Bayrağımda Kan Sesleri

"Irkçılığa (asabiyyeye) çağıran bizden değildir; ırkçılık için savaşan bizden değildir; ırkçılık üzere, asabiyye uğruna ölen bizden değildir." (Hadis-i Şerif). Kim bu bizden olmayan, ümmeti reddedip kuru bir kafatası içinde ayrık otları yetiştirenler peki? Bu sorunun cevabı alengirli, hesabı çetin, mazlumu yetim… Dünya üzerinde en büyük dalaşmaların olduğu, uğruna nice canlar alınan en acı, yalancı faşist bir kumpas. 
Osmanlı Devleti’nden bu yana Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu hain düzenin çiğneyip yuttuğu en büyük toprak parçası evvela Şark bölgemiz oldu ve o dişler nice Mehmetçiğin kanına boyandı ama midesi hala doymadı. Otuz yılı aşkın zamandır terör denilen illet kanımıza, iliğimize dayandı. Üzerine pek çok beylik laflar edilmedi değil ancak hiç biri bu kangreni iyileştirmedi. Acının tahammülü kangreni kesmek değil düşmanlarca kördüğüm edilen Doğumuzun kan oturan iplerini kesmekti. Osmanlı’dan miras kalan milletler çokluğu bizim gurur kaynağımız olması gerekirken nedense sadece “Kürt” başlığı altında PKK’lı teröristler tarafından sabote edilen bir durum haline geldi. Oysa Yüce Rabbimiz buyuruyor ki ; “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır”. (Hucurat 13). Çünkü Kürtler de din kardeşimizdi ve ayetle sabit ki biz sevgi, barış için yaratıldık.  Ancak yüzlerimiz asıldı, nerdeyse şehidi olmayan bir ev kalmadı ülkemizde. Neydi zorumuz, neydi amacımız? Çok zor olmasa gerek aynı kaptan yemek, içmek bu vatan bizim demek…
Suruç katliamı ile birlikte adeta kabuk tutan bu yara tekrar kaldırıldı, altından yine kan ve irin akar oldu. Evet, iğrenç ve bir o kadar da acı dolu. Şimdi neresinden tutsak elimizde kalıyor. Bir yanda IŞİD, DHKPC ya da DEAŞ denilen İslam ile uzaktan yakından ilgisi olmadığı halde ‘Allahu Ekber’ nidalarıyla taş üstünde taş bırakmayan, boyunlarında haç, kol ve bacaklarında dövmeler bulunan Amerikan ve İsrail ajanlarıyla dolu bir terör örgütü. Oysa İslam terörle uzaktan yakından bağdaştırılamaz! 
Şimdi gelelim son 10 gündür kopan fırtınalara. Suruç’ ta sözde Kobani ya da diğer adıyla Ayn-el Arab –tercihen ideolojiye göre ad değiştiren müzmin savaşçı coğrafya-  oraya yardıma giden oyuncak ve çocuk parklarının arkasına saklanmış silahlar ve molotoflarla yola çıkacak sözde barış grubunun havaya uçmasıyla uyuyan yılan uyandırıldı. DEAŞ’ın yaptığı söylenen 32 ölü yüzden fazla yaralının gözler önünde patlatıldığı katliamdan sonra ardı arkası kesilmeyen PKK terör olaylarının artması. Çözüm sürecinin yerini F-16 uçakların alması asker ve polisin alarma geçirilmesiyle ülke çapında gerilim hattı oluştu. Artık sokak ortasında ailesinin gözü önünde vahşice yahut uyurken enselerinden kalleşçe vurularak şehit edilen son dönem kahramanlarımızın hakkı için şunu sormalıyız ki bu gidiş nereye? Ne İslam bununla bağdaşıyor ne de kardeşliğimiz ve yurttaşlığımız? Dişe diş, kana kan çarpışmasında oysa Bedir’de esirlere hiçbir savaş tarihinde görülmemiş hoşgörü ve saygı varken kim diyebilir bunu din söylüyor diye. Bu barbarlık olsa olsa Batı’nın manyaklarının ihracıdır. Kendileri delilerinden kurtuluyor biz ise akıllıya hasret…
Her an, her saniye bir yandan İslam’ı karalama diğer yandan birlik ve düzen bozulmaya çalışılırken biz ise haberleri seyredip iç çekmekle, acı duymakla kalıyoruz. Çünkü çağımız Batısı top yekûn savaşa değil kurt gibi içten içe kemiren bir Kürtçülük illeti ile işledi içimize, yanına bir de İslam terörü yaftasını yapıştırınca oldu bize katmerli bir keşmekeş. Adeta bir budalalık içinde sersemletilmiş durumdayız. Batı bize ağız dolusu gülüp, dalga geçerken ne İslam düşmanlığına ne de kardeş katline sessiz kalıyor olmamız bakalım akıbetimizi n’eyleyecek. Lütfen akıllı olalım;  hain ile yiğidi ayırdığımız gün huzurun başlangıcı olacak. Ancak bugün yine şanlı bayrağımızda kan sesleri varken zehirli uykular dileriz!
 

Yazarın Diğer Yazıları