Bir Öğrencimin İtirafları

     Vaktiyle Cemaatin içinde bulunan bir öğrencimin itiraflarını yorumsuz olarak aktarıyorum:
     "Zamanında Cemaate samimiyetle destek olmuş, yıllardır gazete ve dergilerine abone olmuş, ailesi kurban bağışı yapmış, burs vermiş bir arkadaşınızım. Hatta hiç unutmam bir keresinde evimizdeki son ekmek parasına kadar bunlara vermişti annem. Davaları "Güneşin doğup battığı yere Allah'ın adını ulaştırmak" olan bu hizmeti, bu davayı sahiplenmek istemiştim. Fakat gelin görün ki, işin içine girdiğimizde bunun yanı sıra yavaş yavaş başka taraflara kayıldığını fark ettim ve üniversiteye başladığım zaman sürekli bir şeyleri sorgulamaya başladım. Bunların üstüne bazı olaylar da patlak vermeye başlayınca kafamda bir şeyler dank etmeye başladı. Bunları desteklemeyen ama hep benim arkamda olan bir hocamın da dediği gibi; Cemaat "taban" ve "tavan" olarak ikiye ayrılıyor. Benim bu insanlarla birlikte olmaktaki amacım, sorumluluğumda olan insanlara Allah'ı, Resulullah'ı anlatmak, örnek bir kişilik olabilmekti. Fakat gündemdeki bazı gelişmeler sonrasında benden başka şeyler anlatmam istendi. Mesela, bir akşam çayında konuşulan muhabbet konusu dershaneler yahut yolsuzluk olabilir mi? Oluyormuş! Sohbet konularımız; dershaneler, yolsuzluklar, hükûmeti karalamak, aşağılamak, AKP'nin ihaneti, beddualar... Sürekli bir baskı ve bir şeylere inandırma çabası. 
Bediüzzaman Said Nursi ki; "Besmelede şeytanın şerrinden sığındığım gibi siyasetin şerrinden Allah'a sığınırım." diyor. Bu camiadan kimse artık; "Biz Said Nursi nin şakirtleriyiz." diyemez. Bu iddiaya ilkokul talebeleri bile gülüp geçer. İnsanlara bir birey olarak düşünme fırsatı vermiyorlar. Bir abla bana "Ankara'ya gideceksin ve oyunu CHP'ye vereceksin." demişti. Akla ve mantığa bakar mısınız, zamanında camileri kapatıp, başörtülü kardeşlerimize zulmeden bir kesime oy vermemiz istenmişti. Ben onlara ne kadar doğruları anlatmaya çalışsam da inatla bazı şeylere hayır demelerine şaşıp kalıyordum. Mesela; konu İsrail olunca, "Otoriteden izin alınmalı!" diyen Hoca (!) ve talebeleri, kendi ülkelerini yöneten otoriteye karşı isyan edip halk tarafından seçilmiş bir insana diktatör diyebildiler. Hem de yüzleri hiç kızarmadan, utanmadan! 
Ama şuna inanıyorum ki, tavanda birileri çok iyi çalışıyor. Sevgili Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi bunların "Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet."... Bir gündem ortaya çıktığında bunu araştırıp üzerinde fikir sahibi olmadan hemen bir istişare düzenleyip olayları kendi çıkarları doğrultusunda bir alt gruba empoze etmeye çalışıyorlar... Takip ettikleri kaynaklar da belli zaten... Zaman gazetesi, Samanyolu TV dışında bir şey takip etmeyin diye ısrarla tembih ediyorlardı. Kafa karışıklığı olmasın diye; "Biz takip etmiyoruz, siz de takip etmeyin!" diyorlardı. Oysaki benim görüşüm; "Her görüşü okuyup araştıracaksın ki, tek bir görüş yazabilesin."... Ara sıra omurgasız mı bunlar diye düşünmedim de değil. Karşısındaki insanları dolduruyorlar, her soruya verilecek cevapları ezberletiyorlar ve papağan gibi aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorlardı. Bir de her şey öyle bir üslupla anlatılıyor, empoze ediliyor ki; Suriye'de donarak, yanarak, bombalanarak ölen insanların derdi de neymiş, heyhat! Bu yüzden onlardan birine anlattığınız gerçekleri duvara anlatmak arasında bir fark olmuyor. Suriye'de, Mısır'da, Arakan'da, Gazze'de katledilen insanların değil de, kapatılan dershanelerin, istifa eden ya da vazifeden alınan bilmem neredeki emniyet müdürünün yası tutuluyordu. 
Açıkçası bu insanların gözlerini nerede ve ne zaman açacağını bilemiyorum artık. Objektif olarak bakınca şunları görüyorum; şayet başörtülerimizle okulumuza rahatlıkla girip çıkabiliyorsak ya da İmam Hatiplerde okuyan kardeşlerim katsayı engeli olmadan istediği bölümü tercih edebiliyorsa bunları kime borçlu olduğumuzu çok iyi biliyoruz. Okullarımıza Kur'an ve hadis dersleri geldiyse, ülkemiz bu kadar gelişip küresel güçlere karşı söz söyleme hakkına sahip olduysa bunu kimlerin gerçekleştirdiğinin gayet iyi farkındayız. 
Hasılıkelam; sen Allah rızası için çalışıp çabalayıp uğraşıyorsun ama yukarıdakilerin amacı hükûmeti ele geçirmek ya da devirmek gibi kirli işler olunca yaptıklarımızın da bir anlamı olmuyor. Cemaatler ancak hayırda ve hizmette yarışabilirler, ısrarla bunun ötesine geçerlerse işler işte böyle tatsız noktalara gelir... 
Özellikle son üç yılda, Cemil Meriç'in şu sözünü daha iyi anladım: "Bu memlekette sağcı-solcu, ilerici-gerici yoktur. Bu memlekette namuslular ve namussuzlar vardır." Meriç, bir de tavsiyede bulunur: "Siz namuslulardan olun."..."

Yazarın Diğer Yazıları