Başbakan ve Uludere

Acaba Başbakan ne düşünüyor diye soruyorum kendi kendime...
-"Kürt sorunu" denen sancının tedavisinde kendisinin ne kadar önemli bir rol ifa ettiğini biliyordur.
-Kürtler nezdindeki imajının yıpranması durumunda, bu rolün kadar yara alacağını biliyordur.
-"Kürtçü" siyasetin tam da bu sebeple, bütün stratejisini Kürtler nezdinde Tayyip Erdoğan'ın itibarının aşındırılmasına odaklaştırdığını görüyordur.
-Uludere hadisesinin bu anlamda, bugüne kadar Kürtçü siyasetin etkisinde kalmamış muhitlerde tereddütler oluşturduğunu, bölgeye yapılan bütün hizmetlerin üstünü örten bir propaganda şalı haline geldiğini, halka ödenen tazminatların bile negatif propaganda malzemesine dönüştürüldüğünü görüyordur.


-Bu hassasiyeti gördüğü içindir ki oraya eşini, kızını ve Başbakan yardımcısını göndermiş, böylece acıları paylaştığını göstermek istemiştir.
-Ama bu jestin yaraları kapatamadığı da, en azından Kürtçü siyasetin yaranın kapanmaması için orayı sürekli kaşıdığı da bir gerçektir.
-Başbakan, geçen bir yıl içinde hadisenin sonuçlanmamış olmasının, bölge kamuoyunda "üstü örtülmek isteniyor" gibi bir algıya dönüştürüldüğünü, hatta sorumluluğun bizzat kendisine ya da korumak istediği birtakım insanlara yüklendiğini görüyordur.
-Başbakan'ın şu ana kadar Uludere konusunda seslendirdiği değerlendirmelerin, halkın gönlünü durultmadığı, aksine bölgede sürdürülen propaganda "dezenformasyon" diye nitelenecekse ona malzeme haline getirildiğini de görmek gerekiyor.
-"Bakalım yargı nasıl karar verecek" tarzındaki bir yaklaşımın, yine bölgedeki dezenformasyon sürecinde "işi sürüncemede bırakmak" gibi bir "algı"ya dönüştürüldüğünü de görmek gerekiyor.
Uludere çözülmezse
-Başbakan'ın, AK Parti bu işi Türkiye bütünlüğü ve kardeşlik ikliminde çözemezse, çok daha zor, çözülmez ya da kardeşlikleri tahrip edecek boyutlara gideceğini biliyordur.


Yani özetle, bütün değerlendirmeler, Uludere konusunun, halkın duygularını tatmin edecek bir şekilde çözülmesi gerekliliğine götürür bizleri.
O zaman...
Ben, Başbakan'ın bu işi ihmal ettiğini, olan biteni görmediğini, unutulmaya terk ettiğini, unutturularak halledilecek bir konu olarak gördüğünü asla düşünmem.
Tayyip Erdoğan o değildir.
Tayyip Erdoğan'ın hem Türkiye'yi "Kürt sorunu" sancısından kurtarmak için canını dişine taktığını hem bölgenin hizmete doyurulması için canla başla çalıştığını biliyoruz.


Tayyip Erdoğan'ın bu kadim sancıyı giderme noktasındaki bütün bu gayretleri, Uludere her ne ise, oradaki karambole kurban vermeyeceğini de biliyoruz.
O zaman bizim tahminlerimiz ya da bugüne kadar görünen ve yarayı sarmayan gelişmelerin ötesinde ne düşünüyor?
En zor meydan okuma
Bana göre Uludere, şu ana kadar Tayyip Erdoğan'ın karşı karşıya geldiği en zor meydan okumadır.
Ben biliyorum ki Doğu-Güneydoğu'da Tayyip Erdoğan'ı sevenler, Kürtler'in büyük kısmı, bu meselenin gönülleri durultacak şekilde çözülmesini, bölgedeki fitne odaklarının istismarına malzeme olmaktan çıkarılmasını istiyorlar.
Aynı çevre meselenin çözülmeyecek ve istismarların derinleşmesi ölçüsünde derinleşen bir yara haline gelecek olmasından endişe ediyorlar.
Uludere acısının yıldönümü geliyor.
Tayyip Bey, kendine özgü dil her ne ise onu bulmalı ve Uludere'de annelerin yüreğini durultmalı, istismarın kökünü kurutmalı. Ben Tayyip Erdoğan'ın tam da bu tür jestlerin insanı olduğunu düşünüyorum. Eşini ve kızını daha ilk günlerde oraya gönderirken, zaten o Tayyip Erdoğan devredeydi.


Yazarın Diğer Yazıları