Öcalan'la görüşmenin formatı

Öcalan'la görüşülüyor. Hükümetin bilgisi dahilinde MİT görüşüyor.
"Silahların bıraktırılması" görüşülüyor.

Ben bu iletişimin, yakalandığından bugüne kadar hiç bitmediğini düşünüyorum. Hiç görüşülmediği zamanda bile, görüşmemenin anlamlı bir iletişim olduğu muhakkaktır. Öcalan'la görüşmemek de bir ağırlık taşır çünkü.
"Silahların bıraktırılması görüşülüyor" dedik.
Ama öyle, bazı BDP'li hayalperestlerin beklediği gibi "Askerin de silah bırakması" gibi bir saçmalık asla söz konusu değil, görüşme, çok net olarak terör örgütünün silahları bırakması ile ilgili. Muhtemelen verilen ümit şu ki, silah bırakma süreci başlarsa, operasyonların durdurulması gündeme gelmiş olacak.
Hükümet çevrelerinin Oslo'dan ağzı yandı, yoğurt üflenerek yeniyor, bu sebeple de, Yalçın Akdoğan'ın ifadesiyle "sadece silah bırakmanın görüşüldüğü" hususuna vurgu yapılıyor. Yani İmralı'nın "Kürt sorunu"nun bütün boyutlarının görüşüldüğü bir "temsil yetkisi" ile donatılması gibi bir stratejik hataya yol açmamaya itina ediliyor.

Bir süredir, AK Parti ve hükümet çevrelerince, yürütülecek stratejiye ilişkin ciddi netlikler kazanıldığı ve bunun kararlı biçimde uygulandığı yolunda açıklamalar yapılıyor. Grup Başkanvekili Mahir Ünal, "2 yıl içinde bu konu çözülmüş olacak" demişti bir süre önce.

Hükümetin kararlılığı terörle mücadeleyi inkıtasız sürdürmesi ile ortaya çıktı önce. KCK operasyonları da paralel olarak devam etti. 2012'de, Uludere kırılmasıyla bir zaaf geçirilse bile, dağlarda nefes alamadı örgüt.
Anlaşıldığı kadarıyla hükümetin stratejisinde, pazarlık yapmadan, sorunun çözümüne dönük resen adımlar atmak da var. Anadilde savunma, kamuda anadilde hizmet, köy adlarının iadesi vs.

Ötekilerde tedirginlik
İmralı ile görüşmeler çerçevesinde şunu da not etmek gerekir:
Öcalan'la görüşmelerde öncelikle silah bırakma ele alınsa bile, bunun bağlantılarında başka şeylerin görüşülmemesi de mümkün değil.

- Örgütün geleceği ne olacak? Silah bırakanlar ne yapacak? Bir rehabilitasyon projesi nasıl devreye sokulacak vs?..

Çünkü Öcalan'la görüşmenin dışarıda netice verebilmesi için, Öcalan'ın kendisini kurtarmak için davayı satmadığı, dışarıdakileri de düşündüğü kanaatini vermesi gerekiyor.

Şu anda bile diğer ayakların sancılı olduğu çok net gözleniyor. BDP'liler ve Remzi Kartal, Zübeyr Aydar gibi Avrupa ayağı, "önderle görüşme"yi çok önemsediklerini söyleseler bile tecrit başladığından bu yana "Görüşmelerden haberdar olamama", "Öcalan'ın ne düşündüğünü bilememe" sancısı yaşıyorlar. Belki de tedirginler. Öcalan'ın durup durup bu çevrelere patladığı örneklere bakılırsa, "Çamura saplandınız, işleri
berbat ettiniz, dağlarda binlerce insan öldü, KCK iflas etti" gibi bir tepkiden çekiniyorlar.
Kandil'den şu ana kadar bir ses çıkmış değil ama görüşmelerin en çok etkileyeceği odak olarak oranın yaklaşımı-tepkisi önemli. Muhtemel ki bu gizli görüşmeler sürecinde yine gizli irtibatlarla orası da haberdar ediliyordur.

Öcalan'ın sınavı
Aslında bu süreç taa geçen yılın başında, Cumhurbaşkanı Gül, "Güzel şeyler olacak" dediğinde başlamış
olacaktı. Belki Oslo'dan da hükümet böyle bir şey beklemişti.
Ama format oturmadı, örgüt uçuk beklentiler içine girdi ve aradan bine yakın insanın dağlarda can verdiği, evlere yeniden şehit cenazelerinin geldiği ve KCK yapılanmasının süpürüldüğü bir yıl geçti. Bir de Türkiye'nin Kuzey Irak Kürt yönetimi ile ilişkilerinin tavan yaptığı bir yıl.

Öcalan, ister kendisi adına hesap yapsın ister örgütte arkasına takılan insanlar adına, bir çıkış görebilir mi? Başbakan "Orada bir ışık görürsek görüşme devam eder" gibi bir ifade kullandı ya, aslında o söz, "Öcalan'ın kafasında gerçeğin ışığı yanarsa" anlamına geliyor. Öcalan sınav veriyor.


Yazarın Diğer Yazıları