Sorunu görmek

AK Parti'nin "Başkanlık"la ilgili önerisine partiler soğuk baksa da, kamuoyu mesafeli dursa da, ortada bir sorun olduğunun kabulü kaçınılmazdır.
Şöyle düşünelim:

Şu anda Cumhurbaşkanı Gül halkoyu ile seçilmediği halde kalksa, bir gün "Ben falanca meselenin görüşüleceği Bakanlar Kurulu'na başkanlık edeceğim" dese, mevcut anayasa çerçevesinde buna hakkı olduğu için kimse bir şey diyemez ama çıngar da çıkar.

Cumhurbaşkanı yarın halkoyu ile seçildiğinde ise, çok daha etkin bir güçle böyle bir talepte bulunabilir ve hiç şüphesiz çıngarın daha büyüğü çıkar.

AK Partili sözcüler bunu söylüyor:

Mevcut yapı içine halkoyu ile seçilen bir cumhurbaşkanı girecek. Cumhurbaşkanının şu andaki Anayasa içinde statüsü, oldukça güçlü. Bir cumhurbaşkanı bu yetkileri bütünüyle kullandığında zaten bir tür yarı başkanlık olacak. Geçmişte bu yetkilerin kullanıldığı birçok defa, halkoyu ile gelen hükümetle sorunlar yaşandı. Orada hükümet, "Halka ben hesap veriyorum. Cumhurbaşkanı sorumsuz. Ama icraata fiilen katılıyor" itirazını yaptı.
Halk seçtiğinde
Yarın cumhurbaşkanı da halka gidecek. Acaba kendini halka nasıl sunacak ve halkın, diğer adaylara rağmen kendisini hangi farkları sebebiyle seçmesini isteyecek? Bunun için bir icraat planı sunması gerekiyor. Üstelik ikinci defa seçilme hakkı bulunduğu için, ikinci defa halkın huzuruna oy talebi ile çıktığında, "Ben şunları şunları yaptım" iddiasında bulunacak. Halk da ikinci defa seçmeye veya seçmemeye, cumhurbaşkanının performansına bakarak karar verecek.

Oysa cumhurbaşkanının hemen yanında, yine bir icraat planı ile halkın huzuruna çıkacak olan bir siyasi parti olacak. Onun başbakan adayı, bakanları, milletvekilleri olacak.
Diyelim cumhurbaşkanı seçiminde aday olan kişi yüzde 60 oy aldı, başbakan ve partisi de yüzde 45'le seçimi göğüsledi. Arada 15 puanlık bir "güven farkı" oluşacak ve cumhurbaşkanı, bu güven farkı ile icraata müdahale edecek. Üstelik cumhurbaşkanı "Halk bana, Anayasa'da belirtildiği gibi icraatı yönlendirmem için oy verdi" deme hakkına sahip olacak. Buna karşı başbakan ne diyebilir?

İşte size potansiyel kriz.

Bunu önlemek için:

-Ya Anayasa'da cumhurbaşkanını halkın seçmesini kaldıracaksınız.
-Ya, cumhurbaşkanını halk seçse bile, yetkilerini azaltıp, "Tamam halk seçsin ama bu, cumhurbaşkanına sembolik bir itibar kazandırsın" diyeceksiniz. Mevcut parlamenter yapıya devam ama cumhurbaşkanını "Evren yetkileri"nden arındırarak.

-Ya da, halkın seçeceği cumhurbaşkanına gerçek icraat yetkisi verip, seçimde de gerçekten hesap verme statüsüne tabi kılacaksınız.

AK Parti, bu üçüncü şıkka göre bir anayasa değişikliği istiyor.
Çıngara yatırım mı?

AK Parti, bir şey daha söylüyor: "Bu anayasa değişikliği olmadan halkoyu ile cumhurbaşkanı seçilirse, fiili (de facto) bir yarı başkanlık oluşur, bu da problem çıkarır."

Bunu şöyle de okumak mümkün:
Muhtemel ki cumhurbaşkanlığına Tayyip Erdoğan aday olacak ve büyük ihtimalle seçilecek.

Muhtemel ki, parti olarak da AK Parti ipi göğüsleyecek.
Böyle bir durumda dahi, "başat karakterli" bir Tayyip Erdoğan'la, "uyumlu" bir başbakan olmadığı takdirde sürtüşmelerin çıkması kaçınılmaz olabilir. "Uyumlu" bir başbakan olması durumunda ise "aşırı uyumluluk" yüzünden mizah sektörünün gelişmesi ve zaman içinde başbakanın yıpranması önlenemeyebilir.
Bu sorun, sadece AK Parti'nin sorunu mudur?

Diğer partiler konuya "Nasıl olsa cumhurbaşkanlığı için de, başbakanlık için de iddiamız yok. Bırakalım seçilsinler ve birbiriyle dalaşsınlar. Belki bu dalaşmadan bize de bir pay çıkabilir" diye bakabilir mi?
Ben bu yaklaşıma sorumsuzluk derim. Çıngara yatırım yapmak sorumluluk değildir.


Yazarın Diğer Yazıları