GEÇ KALINSA DA AF(e)RİN

Türkiye, Afrin harekatı için tüm hazırlıklarını tamamladı. Artık harekatın başlaması an meselesi.

ABD'nin; PKK'nın Suriye uzantısı PYD/YPG ile Türkiye'yi güneyden kuşatmak istemesi karşısında bu harekatın "elzem” olduğu hususunda kuşku yok. Bu "Türkiye için bir beka sorunu”dur.

Çünkü Suriye'nin kuzeyinde kurdurulacak sözde bir PKK devleti, Türkiye için "sürekli bir tehdit” ve on yıllar boyunca devam edecek yeni bir "terör dalgası” demektir.

Ancak Türkiye; ABD'nin İslam ülkelerini parçalamak, sınırlarını yeniden çizmek istediğini bilmesine rağmen oyalamalara kanmamalı, "PYD/YPG tehdidinin bu kadar palazlanmasına” izin vermemeliydi.

Türkiye, savaşın başından beri savunduğu Suriye'nin kuzeyinde "güvenli bir koridor” oluşturulması tezini ne pahasına olursa olsun hayata geçirmeliydi.

Türkiye bu konuda geç kalınca 2012 yılında Şam yönetimi ABD'nin talimatıyla PYD/YPG'nin Suriye'nin kuzeyine yerleşmesine izin verdi.

Böylece ABD, Türkiye'nin tezini imkansız hale getirdi ve "Türkiye güneyini terör koridoruyla çevreledi.”

Türkiye o zaman buna müdahale edebilseydi, hem bu sorun yaşanmayacak, hem de oluşturulacak "güvenli bir koridor” ile Suriyelilerin göçü engellenecekti.

ABD daha ileri giderek PYD/YPG'ye 5000 TIR silah verdi.

Türkiye ABD'nin ilk silah sevkiyatını "BM'e ve savaş suçları mahkemesine” taşımalıydı. Böylece "dünya kamuoyunu” yanına alabilir, PYD/YPG'nin de bölgeye yerleşmesini engelleyebilirdi.

Türkiye bahsettiğimiz bu ve benzeri "hamleleri yapmakta geç kaldı.”

Türkiye'yi zorda bırakan bu hamle, "Türkiye'nin Rusya'ya yaklaşmasının” nedenlerinden biridir.

Ancak gelin görün ki; işbirliği yaptıklarımız da "sağlam ayakkabı değil.”

"Rusya da PYD/YPG de Marksist, Leninist” ve halen PYD/YPG'nin Rusya'da "irtibat bürosu” var.

Astana sürecindeki diğer müttefikimiz "İran, Suriye Rejimini destekliyor” ve kontrolündeki Hizbullah vasıtasıyla "sahada etkin.”

Türkiye ise Esad ile "kanlı bıçaklı.” Esad, daha birkaç gün önce Afrin harekatı sırasında sınırına girecek "Türk uçaklarını vuracağını” açıkladı.

Rusya'nın Türkiye ile S 400 satışı, Akkuyu nükleer santrali, Türk Akımı projesi ve petrol alışverişi gibi "akçeli işleri ve çıkarı” olmasa "Türkiye'yi satmakta” bir an bile tereddüt etmez.

Netice şudur ki; Türkiye bahsettiğimiz bu ve benzeri hamleleri yapmakta geç kaldı.

Türkiye böyle "kaygan bir zemin” ve "çok bilinmeyenli bir denklemde” Afrin harekatını yapmaya mecbur kaldı.

Haksızlık etmeyelim. Belki bu hamleleri yapmaya "gücü yetmedi.”

Belki de Türkiye, kuruluşundan beri "içine kapanmasının,” "kendisine biçilen rolün” dışına çıkamamasının, dünya siyasetinde "söyleyecek sözü” ve "ileriye dönük stratejileri” olmamasının acısını çekiyor.

Türkiye artık "hiçbir ittifaka güvenilmeyeceğini”, her yönden "güçlü olmaktan başka çare olmadığını” anladı. En büyük kazancımız budur.

Afrin Harekatı'nda Türkiye'nin muzaffer olmasını Yüce Allah'tan (CC) niyaz ediyorum…

 


Yazarın Diğer Yazıları