İNÖNÜ’DEN “ORTANIN SOLU” NU CANLI DİNLEDİM.

Sanırım yıl 1967 idi. Konya'ya İsmet İNÖNÜ gelecek dediler. Rahmetli dedem devlet büyüklerini görmeye, onların konuşmalarını dinlemeye meraklıydı. Beni de yanında götürdü.

Şimdiki merkez öğretmenevinin arkasında o zamanlar Şahin Sineması vardı. İsmet İNÖNÜ konuşmasını o sinemada yapacaktı. Erkenden varıp orta sıralara oturduk.

O zaman 14-15 yaşlarındayım. Hiçbir devlet adamı görmemişim. Tabii televizyon da yok. Devlet adamlarının seslerini ancak "ajans” denilen radyo haberlerinden dinlerdik. Tabi İnönü'yü çok merak ediyorum.

Ön konuşmalar yapıldı. Sonra iki koluna girerek sahneye çıkardıkları kuru, çelimsiz, ölüm döşeğinde yatanlardan biraz canlıca bir ihtiyar çıktı sahneye.

Sükut-u hayale uğramıştım. Oysa hayalimde neler canlandırmış, ne güzel portreler çizmiştim.

İnönü konuşmaya başladı. Yeni yeni dillendirdiği "ortanın solu” kavramını anlatıyordu:

"Fransız ihtilalinde halkı savunanlar, sol tarafa oturmuşlardı. Onun için ortanın solunu seçtik.”

"Biz Sakarya savaşında düşmanı sol cenahtan yardık. Onun için ortanın solu diyoruz.”

"Türk süvarisi sol ayağını üzengiye koyarak ata biner. Onun için ortanın solunu savunuyoruz. ”

14-15 yaşlarında olsam da bu sığ izahlar karşısında daha da şaşırmıştım. Omuzlarım çökmüştü.

O günkü çocuk aklımla kendi kendime "Fransız ihtilalinde halkı savunanlar, sağ tarafa otursalardı, Sakarya savaşında düşmanı sağ cenahtan yarsaydık, sol ayağını kullanan bir süvari üzengiye sağ ayağını koyarak ata binseydi bu adam ortanın sağını mı savunacaktı?

"Türkiye Cumhuriyetini kuran ekibin iki numaralı aklı bu muydu?”

"Lozan Antlaşmasını bu beyin ve bu irade mi imzalamıştı?”

"Bize kitaplarda okutulan, öğretmenlerimizin öve öve bitiremediği devlet adamı bu muydu?” diye sormaktan kendimi alamadım.

Şimdi düşünüyorum da; her türlü ırka ve dine serbestçe yaşamaları için hürriyet bahşeden Osmanlı'yı yıkan, çağdaşlık adına kendi halkının Kur'an okumasını yasaklayan, suç sayan, hatta şapka giymedi diye masum insanları asan İttihat-Terakki artıklarından başka ne beklenebilirdi ki?

Yedi kıta üç denize hükmetmiş, İslam'ın bayraktarlığını yapmış bir nesli bu hale getirdiler ya…

Ne diyeyim? Bravo.(!)

Bugün İsmet İNÖNÜ'nün ölümünün 36. Yıldönümü.

Sadece kendinin değil, bozduğu neslin vebalini ve hesabını verdiğinden de hiç şüphem yok…


Yazarın Diğer Yazıları