KURT VE KUZU ARASINDA KURT HAKEM OLURSA…

Türkiye-AB ilişkileri ve Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki politikaları açısından kritik bir haftaya bizi bekliyor. AB liderleri, Türkiye'yi ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri görüşmek üzere 24-25 Eylülde toplanıyor.

Siyaset çevreleri bu görüşmelerin sonucu hususunda değişik yorum ve tahminlerde bulunuyorlar.

Bazıları "Türkiye'nin tam üyelik görüşmeleri askıya alınabilir” diyor.

Bazıları Türkiye'ye "ekonomik yaptırım kararı uygulanır, ilişkiler kötüleşir” diyor.

Avrupa Parlamentosu zirve öncesi 694 vekilden 601'inin kabul oyuyla "Türkiye'nin Yunanistan ve Kıbrıs'a bağlı münhasır ekonomik bölgelerdeki eylemlerinin kınanması, Yunanistan ve Kıbrıs ile tam dayanışma içinde olunması yönünde karar aldı.

Bu veri ışığında bakıldığında "AB'nin Türkiye'nin tam üyelik görüşmelerini askıya alması Türkiye'ye "ekonomik yaptırım kararı çıkması ve ilişkilerin kötüleşmesi” kuvvetle muhtemel görünüyor.

Zaten Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da "AB üyeleri Türkiye ve Yunanistan arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsa, Yunanistan'dan yana tavır alacaklarını” söyledi.

Türkiye ısrarla "Sorunun diyalog ile çözülmesi gerektiğini, ancak adil olmayan tekliflerle gelinmesi ve haklarının gasp edilmesi durumunda hiçbir mücadeleden kaçınmayacağını” vurguladı.

Türkiye'nin bu çağrısı karşılık buldu. Taraflar arasındaki telefon diplomasisi sürüyor.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunu görüşecek olan AB'nin tamamı Hristiyan. Ve biz de Hristiyan kulübüne tam üye olmak için uğraşıyoruz. Garip olan budur.

Mevcut durum, başta Lozan olmak üzere Avrupalılarla yaptığımız anlaşmalarla belirlenmiştir.

Aslında sorun Yunanistan ile değil, Avrupa iledir. Avrupa Yunanistan'ı piyon olarak ileri sürmekte kendisi de hakem rolüne bürünmektedir. Kuzuyu yemek isteyen kurt hakem olabilir mi?

Türkiye'nin son yıllarda kendi silahlarını üretmesi, bağımsız bir dış politika izlemesi, milli menfaatlerini savunması Hristiyan kulübünü rahatsız etmiştir.

15 Temmuz hain darbe girişiminin arkasında AB ve NATO vardır.

Tüm gelişmeler, Türkiye'nin başta İslam ülkeleri olmak üzere mazlum milletler ve 3. Dünya ülkeleri ile bir "yeni bir pakt” oluşturmaya önderlik etmesinin zaruri olduğunu göstermektedir.

Bugün için böyle bir paktın kurulması reel politik ve mevcut durum itibariyle zor görülebilir. Ama Türkiye bunun altyapısını şimdiden atarsa "su akar yolunu bulur” misali, fıtraten İslam ülkeleri başta olmak üzere mazlum milletler ve 3. Dünya ülkeleri bu pakta hayat verecektir.

Türkiye'nin ezeli düşmanı Avrupa ile İslam Coğrafyası arasında bulunan konumu sebebiyle böyle bir paktın kurulmasına öncülük etmekten başka çıkar yolu yoktur.

Aksi halde düşmanlarının ambargoları, ekonomik manipülasyonları, işgal ve ihtilal girişimleri ile karşı karşıya kalacak, enerjisini bunları savuşturmaya harcayacaktır.

Yeni bir dünya düzeni kuruluyor. Kartlar karılıyor ve yeniden dağıtılıyor.

Allah bu süreçte Türkiye'nin, İslam ülkelerinin ve mazlum milletlerin yar ve yardımcısı olsun…


Yazarın Diğer Yazıları