YAŞANAN 3.DÜNYA SAVAŞIDIR

Buzdağının deniz üstündeki bölümünü görüp de, altındakini hesap etmeyen geminin sonu batmaktır.

Dünya'daki siyasi olayların bir görünen (bilmemizi istedikleri), bir de gizli yönü vardır. Toplumlar, hatta sığ siyasetçiler olayların gizli yönünü bilmezler. Görünen yönüyle adım atarlar ve tuzağa düşerler.

Gizli yönünü üç kesim bilir. Birincisi planlayanlar. İkincisi planı uygulayan yerli işbirlikçiler. Üçüncüsü tarih ve siyaset bilimi üzerine kafa yoranlar.

Malum! Dünya, son yüzyılda iki dünya savaşı yaşadı. 1. Dünya Savaşı'nda on beş milyon, 2. Dünya Savaşı'nda yetmiş beş milyon insan hayatını kaybetti. Yenenler de yenilenler de büyük yıkıma uğradı.

İki savaşta da konvansiyonel (bilinen klasik) silahlar kullanıldı. Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan ve 2. Dünya Savaşı'nı bitiren nükleer silahla dünya şoka girdi.

O tarihten sonra büyük devletler birbirleriyle savaşmayı göze alamaz oldular. Aralarında yaşanacak nükleer bir savaşın kendilerinin de dünyanın da sonu olacağını gördüler. Bu onları anlaşmaya zorladı.

4-11 Şubat 1945'te "Dünyanın Paylaşıldığı Konferans” olarak da bilinen Yalta Konferansı toplandı. Toplantıya Stalin (Rusya), Churchill (İngiltere) ve Roosevelt (ABD) katıldı. Dünyanın yeni şekli ve paylaşımı, BM'nin kuruluşu ve işleyişi, hangi ülkelerin veto hakkına sahip olacağı burada belirlendi.

Bu paylaşım, Tahran, Vladivostok, Paris konferanslarında güncellendi. Zaman zaman -basına kapalı- yapılan Bilderberg toplantılarında da paylaştıkları ülkelerin başına kimleri geçirecekleri belirlenir. Tüm İslam Ülkelerinin başına zihniyeti halkıyla ters idareciler getirilir. (Bu toplantılara bizden kimlerin katıldığını lütfen araştırınız.)

ABD ve Rusya birbirlerine düşman değildir. Düşman görünmeleri oyunun ayrılmaz bir parçasıdır.

Soğuk savaştan sonra konseptlerini "ülkeleri daha küçük parçalara bölmek” olarak belirlediler. BOP projesi ve demokrasi vaadiyle İslam Coğrafyasını hedef aldılar. İlan edilmemiş bir 3. Dünya savaşı başlattılar. Sonuç: Ölen, yaralanan, göçe zorlanan milyonlarca Müslüman. Yıkılmış, bölünmüş, ayrılık ve terör batağına saplanmış ülkeler…

Çok uzattığımı biliyorum. Olayları doğru yorumlamak, politika geliştirmek ancak buzdağının deniz altındaki ve üstündeki bölümünü birlikte dikkate alan bir gemi kaptanı titizliğiyle yapılır. Aksi halde felaket olur.

Libya, Suriye-İdlib ve diğer ilişkilerimizde danışıklı emperyalist ülkelere güvenerek adım atamayız.

15 Temmuz darbe girişimini NATO VE ABD'nin yaptırdığı tüm delilleriyle ortadadır. Türkiye özellikle bu olaydan ders almış, milli savunma sanayiine hız vermiştir. Türkiye; emperyalistler karşısında "öğrenilmiş bir çaresizlik” ve "çıkış yolu bulamamanın umutsuzluğu” içinde kıvranan İslam ülkeleri ve 3.dünya ülkelerine bu oyunu anlatma, onlarla ekonomik, siyasi, askeri ittifaklar kurma ve düşmanlarını azaltma çabasındadır.

Dış politika hesap kitap işidir. Bu konularda yeterli hale gelmeden "kora kor bir savaşa girmek doğru değildir. Hamaset milli duygularımızı okşasa da sonucu felaket olabilir.

İttihatçılar, çarşaf büyüklüğünde aldıkları Osmanlı'yı 93 harbine ve 1.Dünya Savaşına sürükleyerek mendil olarak bıraktılar. Hem de her yönüyle Batı'ya uşak hale getirerek.

Demem odur ki; ABD'nin, Rusya'nın, Çin'in, İngiltere'nin, AB'nin ve diğerlerinin dostluğuna güvenilmez. Dikkatli olmazsak ellerine, BOP projesini uygulayacakları ve Türkiye'yi bölebilecekleri altın bir fırsat verebiliriz.

Kurgulamadığımız bir oyunun tarafı olmak, felakete kapı aralamak demektir.

Zor günlerden geçiyoruz.

Allah Milletimizin ve tüm Müslüman kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun…


Yazarın Diğer Yazıları