Fitne Hastalığı

İslam alemi son üç asırdır büyük bir fitneye maruz kalmış olup bir türlü kurtulamamaktadır. Adeta fitneye teslim olmuş bir durumdayız. Önceden de fitneler olmuş ve çabuk atlatılabilmiştir.

FİTNE: Genel anlamda altın ve gümüşü saflaştırmak için ateşe sokup çıkarmaya denilmiştir. Böylece saf ve ham olanı ayrıştırılmaktadır. Buradan hareketle sınama ve imtihan olmak manasında kullanılmaktadır. Ümmet adeta bir ateşe girmiş olup halis olanla olmayanların ayrışması beklenmektedir.

Fitne, gerek Kur'ân ve gerekse sünnette ehemmiyetine binaen geniş yer tutmuş olup farklı isimlerle zikredilmiştir. Sapma, sapıtma, saptırma, günah işleme, cinnet (delilik), rezillik, cinayetler-katliamlar, itikat bozukluğu…gibi.

Zamanımızın en büyük fitnesi cehalet ve dünyevileşmedir. İlk emri "Oku” olan bir dinin müntesipleri olan ümmet maalesef bu yücelikten sarfı nazar ettiği için hep yerinde saymıştır. Buna karşılık ehli küfür sürekli okuyup araştırma yapmasının sonucunda dünyanın her yerinde zulüm ve katliamlarla hakimiyetini sürdürmektedir. İlahi adaletin gereği olarak çalışmalarının karşılığını görmekte olup insanlığı sömürmektedirler.

Müslümanlar ehli küfre hizmet edercesine bölünme ve parçalanmaya son sürat devam etmekte olup, her fırka kendisinin hak oluşuyla iftihar etme gafletinde yarışmaktadır. Sünnetullahtan bihaber olmanın bedeli ise hep kanla ödenmektedir. Allahın vadettiği izzet ve şeref ise doğal olarak yerini sefalet ve felaketlere bırakmıştır.

Dini alandaki yozlaşma o kadar bariz hale gelmiştir ki, sadece çıkar ve menfaat çatışmalarında Kur'ân ve sünnet akla gelmektedir. Bu fecaat ise gayretullaha dokunmuş olup Miili Şairimiz Âkif merhumun tabiriyle mü'minlerin felahı mahşere kalmış gibi görünüyor. Tabiî ki asla ümitsiz değiliz. Ancak yeniden diriliş ve yeni bir kıyamet için mutlak çalışmanın gereğini göz ardı etmemek gerekiyor. Yoksa gelen fitne iyileri ayırt etmeden herkesi kuşatmaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'de de asırlar öncesinden uyarı yapılarak şöyle buyurulmuştur.

"Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allâh azabı çetin olandır.” (Enfâl 8/25)

Bu dünya hayatı mükafat ve mücazat yeri olmadığı için herkese Allâh (CC) çalışmasının karşılığını vermeketedir. İyi olsun kötü olsun herkes emeğinin karşılığını mutlaka almaktadır. Kulluk yönüyle mükafat ise ancak ahirettedir. Bu alemde kurallara uymayan kim olursa olsun karşılığını görüp, iman ve teslimiyetin bedeli cennet olarak verilecektir. Ancak dünyasını imar edemeyenin ahiretini de mamur kılamayacağı aşikardır.

Dünyevileşme fitnesi her taraftan ümmeti kuşatmış olup ahiret inancı sığ kalmıştır. Öümün ders oluşu cenazeyi defnedene kadardır. Mezarlıktan ayrılınca her şey çabuk unutulup oyun ve eğlence girdabına batmaya koşulmaktadır. Diller başka söylemekte, kalpler başka çarpmakta ve işler bambaşka görülmektedir. Herkes birilerine tavsiyede bulunmakta olup kimse kendisine bakmamaktadır. Fitne fesat çıkarmak için pusuda beklenilmektedir. Ayet ve hadisler sadece aksesuar olarak kullanılmaktadır. Başı derde giren Allâh'ı hatırlamakta, işi yoluna girince unutmaktadır. Oysa Yüce Yaratıcı: "Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allâh'a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hala akıllanmayacak mısınız?” (En'âm 6/32) diye uyarmasına rağmen hiç ölmeyecekmiş gibi bütün gayretler dünya için sergilenmektedir.

Derdi dünya olanın dünya kadar da derdi olur kaidesince sırf dünya huzur ve rahatı adına çalışıp kazanmak, bunun için maddi ve manevi hastalıklara düçar olmak, sonra da sağlığına kavuşmak için bütün kazancını harcamak ve sonunda eli boş olarak ahirete göç etmek kadar büyük bir fitne olabilir mi? Neredeyse ümmet kendisini ateşe atmak için özel bir gayret içersinde.

Dini mücadele ve mücahede iddiasında olanlar bile kendi zihniyet ve kuruntularının savaşını vererek başka Müslümanları yok etmenin ahmaklığıyla sevinebilmektedirler. Şeytan her sahada galip olmanın sevincini yaşıyor. Bundan daha büyük fitne olabilir mi.

Tek kurtuluş ve dirilişin yolu Kur'ân ve sünnetle hayatlanmak. Hesabi değil, hasbi olmaktır. Allâh'ın denetiminde olduğumuzu unutmamak ve ona göre hayatımızı yönlendirmektir.

Allâh (CC) Ümmete bir an önce uyanma ve diriliş nasip etsin. Encamımızı hayreylesin.


Yazarın Diğer Yazıları