Buhranlarımız…

İnsan, Allah'ın vahidiyetiyle diğerine benzerken, ehadiyetiyle özgün, kendine özel kainattan süzülmüş, esma ile donatılmış, meleklerin secde ettiği "zübde-i alem”dir; bir özdür.

Kainatın halifesi insanın buhrandan uzak bir hayat yaşaması için kendisini tanıması, yaratıcısı ve süzüldüğü kainatla ile sürekli çevrimiçi kalması bir zorunluluktur:

"O'na inanan ve gönülleri Allah'ın zikriyle huzur bulan kişilerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah'ın zikriyle huzur bulur.” Ra'd, 30/28.

İnsanın Rabbiyle sürekli çevrimiçi kalabilmesi için bir modeme ihtiyacı vardır.

Bu modem Kur'an-ı Kerim'dir.

Kur'an-ı Kerim bize iç dünyamızdan(enfüs) ve dış dünyamızdan(afak) gelen sinyalleri anlama döküp akıl, kalp ve ruh dünyamıza aktaran bir modem olarak gönderilmiştir.

Dolayısıyla insan her daim aşkın varlığı Rabbiyle çevrimiçi olması için Kur'an-ı Kerim modemini sürekli açık tutmalı ve ondan gelen sinyallerle aklını, kalbini, ruhunu beslemelidir.

Belki de son 3 asırdır fert ve millet bağlamında yaşadığımız buhranlarımızın sebebi Kur'an-ı Kerim modemimiz kutsallaştırıp kendimizden uzaklaştırarak gelen sinyallere akıl, kalp ve ruhumuzu kapatmamız olmuştur

Bu modeme kulağımızı kapatmamız bir süredir bizleri savurdu ve derin buhranlara sürükledi.

Ahmet Hamdi Tanpınar bu savrulmayı şöyle tarif etmişti:

"Biz şimdi bir aksülemel devrinde yaşıyoruz. Kendimizi sevmiyoruz. Kafamız bir yığın mukayeselerle dolu; Dede'yi Wagner olmadığı için, Yunus'u Verlaine, Baki'yi Goethe ve Gide yapamadığımız için beğenmiyoruz. Uçsuz bucaksız Asya'nın o kadar zenginliği içinde, dünyanın en iyi giyinmiş milleti olduğumuz halde çırılçıplak yaşıyoruz. Coğrafya, kültür, her şey bizden yeni bir terkip bekliyor; biz misyonlarımızın farkında değiliz. Başka milletlerin tecrübesini yaşamaya çalışıyoruz.” (Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, s.70)

"Oğlum Behçet, sen bir medeniyetin iflası nedir bilir misin? İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet, insanı insan yapan manevi kıymetler manzumesidir… Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yoktur.”(A.H.Tanpınar, Huzur, s.51)

Kur'an-ı Kerim modemini kapatan kendini de tanımaz, tanıyamaz. Kendini tanıyamaz kainatta gelen sinyalleri alamaz ve derin bir buhranın içine düşer.

Sait Halim Paşa diliyle "elemli buhranlarımızın tek sebebi, kendi medeniyetimizi tanımamak ve Batı Medeniyetine kayıtsız şartsız girmek gayretidir.”(S. H. Paşa, Fikri Buhranımız, I/154)

Tarihin maddi olarak en ağır musibetlerini yaşadığımız dönemleri Kur'an-ı Kerim modemine kulak vermiş büyük zatların rehberliğinde aştık.

Geçmişte olduğu gibi benzer hüşyar zatların çalışmaları ile batının dünyaya sözünün kalmadığı bu dönemden de güçlenerek çıkacağına iman ve inancımı yine Kur'an-ı Kerim'in müjdelerinden alıyorum.

İnsana fücur ve takva yazılımını yükleyen Rabbim "Kendini arıtan saadete ermiştir.” (Şems, 91/15) cümlesiyle; imtihanın gereği olarak fücurla bazen kirlenebileceğine atıfla, tövbe ve istiğfarla temizlenenin buhrandan çıkıp saadete ulaşacağını müjdelemiştir.

Biz de yeniden modemimizi açıp, kendimize(enfüs) ve kainata(afak) kulak kesilip yeni bir ümran yolculuğuna başlayabiliriz.

Kur'an-ı Kerim son 300 yıldır etrafındaki bütün kaleler yıkıldığı halde dimdik ayakta ve kendini her geçen gün daha güçlü gösteriyor.

O'nu bizi gönderenin gücünü aleme haykırıyor:

"Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık." (En'am, 6/38)

"Bu Kur'an'ı gerçekten biz indirdik ve onu koruyacak olan da biziz” (Hicr, 15/9)

"O, bütün dinlere üstün olduğunu göstermek için Resulünü hem hidayet (rehberi olan Kur'an) ile hem de hak din (olan İslam) ile göndermiştir. Buna şahit olarak da Allah yeter.” Fetih, 48/28)

Dünya gözünü dikmiş bize bakıyor dostlar…

Bu coğrafyaya bağdaş kurup oturduysak, bunun bir bedeli vardır.

Tarih boyu hep böyle oldu.

Burası dünyanın minaresi, minarenin şerefesinde ayakta duruyorsunuz.

Ya buradan dünyaya en güzel ümran şarkıları söyleyeceksiniz;

Ya da burayı terk edeceksiniz!

Açın modemi, verin kulağınızı, gönlünüzü, aklınızı, ruhunuzu…

Ahireti kazanmanın yolu da burada insana dokunan hayırlı bir şeyler yapmaktan geçiyor.

"Göklerde ve yerde kim (ve ne) varsa O'ndan ister. O her gün bir iştedir.” (Rahman, 55/29)

Allah'ın inayetinde Kur'an-ı Kerim rehberliğinde sesinizi, sesinizde ki manayı minareden yükseltin, daha daha yüceltin.

Avazını salın aleme Davut(a.s.) gibi,

Öyle bir salın ki sedanızı dağ, ova, yer, gök, alem sizin sesinize "lebbeyk” desin, iştirak etsin.

Baki kalan bu kubbede hoş bir seda bırakın.

Hemen başlayın!

Bugün.


Yazarın Diğer Yazıları