Gençlik. Deizm, ateizm, agnostisizm, fideizm…

Gençlerle ilgili ateizm, deizm, agnostisizm, fideizm iddialarını sıklıkla duymaya başladık.

Gençler hakkında bu iddiaları dillendirenlerin çoğunun sorumluluk duygusundan, özeleştiriden çok suçlayıcı ve jakoben (tepeden bakan) bir anlayış ve dile sahip olmaları üzücü.

Oysa İslam adına gençler ne gördülerse onlarda gördüler.

Onlara uymayan büyük ya da küçük gelen, yaşadıkları ve anlattıkları İslam'ı gençler sorguladıklarında "olsun seneye de giyersin veya giydikçe açılır” yalanlarıyla kamufle ettiler. Kur'an Sünnet'le tarif edilen İslam ise; kök hücre ve kodlarıyla devasa bir süper market gibi her kişinin özgün ihtiyacına özellikle cevap veren mükemmel, sınırsız, her daim taze bir sistem öngörür.

Oysa gençlik aklına, fikrine, duygularına hitap eden, muhatabının söylediğiyle yaşadığı arasında uyumun olduğu ve ona güzel ahlak kazandıran bir din aradı her daim.

O aradığını muhatabında bulamayınca başka adreslerin kapısını çalmaya başladı.

O halde "İslam bizim neyimiz olur?” sorusuna cevap aramaya çalışalım.

Hz. Adem (a.s.) ile başlayan İslam, 124 kardeşinin emekleri ile Hz. Muhammed (s.a.v.) ile kemale erdi. İslam tamama ererken onun yansıdığı ayna ahlaktı.

Bu güzel ahlakın kalıcı tarifleri de Kur'an-ı Kerim'le kıyamete kadar muhafaza edilmişti.

Bu gerçeğe son elçi "Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” sözüyle işaret etmişti.

Öyleyse İslam'da nihai hedef hayatın her anını kuşatan güzel ahlaktı.

Vitrine daha çok koyularak sanki İslam sadece buymuş diye gösterilen kişisel ibadetlere hasenat diyoruz.

Hasenatın, kişisel ibadetlerin ahlaka dönüşmesi, toplumsal davranış kalıplarına mümini taşıması gerekiyor.

Müminin ikinci şahıslarla ilgili toplumsal davranışlarına da salihat diyoruz.

Hasenat (kişisel ibadetler, namaz, oruç, hacc v.b.) salihate (toplumsal ibadetler doğruluk, iffet, yardımlaşma, kul hakkına riayet, iyi komşuluk, elinden dilinden herkesin emin olması v.b.) dönüşmüyorsa o hasenatın kişiye hiçbir faydası yoktur.

Bu sebeple salih amel tanımında salihat hasenattan önce zikredilir.

Salih amel; hukuk-u ibada tecavüz etmemekle birlikte hukukullahı bi-hakıkın yerine getirmekten ibarettir.

"Kitap'tan sana vahyolunanı oku; namaz kıl; muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve fenalıktan alıkor; Allah'ı anmak en büyük şeydir! Allah Yaptıklarınızı bilir.” Ankebut, 29/45.

Ayette hayasızlık ve fenalıktan alıkoymayan namazın namaz olmadığına dikkat çekiliyor.

"Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır; hayra da mâni olurlar.” Maun, 107/4-7.

Yaptığımız ibadetler (hasenat) 7 cehennem çukuru diye ifade edebileceğimiz kibir, cimrilik, hased, öfke, şehvet, oburluk ve tembellik gibi davranışlardan korumuyorsa ibadet değildir.

"Kamus namustur” dostlar.

Bugün kavramlarımızın salihat-hasenat misallerinde olduğu gibi, tümünü kaynağına kadar giderek gözden geçirme ve zihin dünyalarımıza "format” atmak zorundayız.

İslam'a sokulmuş en büyük bid'at olan Kabil'in yolu olan kurumsallaşmış zulüm makinesi saltanat dini de Yahudilik ve Hristiyanlıkta yaptığı tahribatın benzerini İslam'a format atarak yaptı.

Artık her konu gibi din de saltanat sahiplerinin vesayetindeydi. Onların dilediği kadardı ve Hacc suresi 11. Ayette Allah'ın buyurduğu gibi "dinin bir tarafı(işlerine gelen)" konuşuluyor, yazılıyor; "dinin diğer tarafı(işlerine gelmeyen)" konuşulamıyor, yazılamıyordu.

Bu jakobenizm Kur'an'ın Yaratılması ve Kebire meselelerinde zirveye çıktı bir daha da inmedi. Zira din artık her işten daha kolay ve kazanç getiren risksiz(!!!) bir geçim kapısı haline getirilmişti saltanatlara destek verdiği sürece.

Gençlikten bugün en çok şikayet edenler; varlıklarıyla gölge ederek onlarla İslam aralarına duvar örenlerdir.

Gençliğin özü-sözü bir olmayan, İslam'ın birkaç slogandan ibaret zanneden zavallılara rağmen; arayışlara devam edeceğini ve kendi kaynakları (Kur'an ve Sünnet) İslam'a ulaştığını ve ulaşacağına gönülden inanıyorum.

Bize "eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal" kararlılığı ve inancında bir devrim lazım. Bu kadro, irade ve arzu İslam toplumunun özünde var. Sadece üzerlerindeki ince kabukları kırmaları ve işin özüne ulaşmaları gerekiyor, sabırla o da olacak inşaallah...

Yazarın Diğer Yazıları