DERİN TARİH: ŞEYTANİ AKLIN TARİHSEL SERÜVENİ

Şeytan kavramı hem genel de tüm insanlığın hem de özelde kendi bireysel insan varlığımızın temel imtihan konularından birisidir. Her çağda o çağa ait şeytani kavramlar, kurumlar ortaya çıkmış ve insanoğlu bu kurum ve kavramlarla imtihan edilmiştir.

Hz. İbrahim (as) zamanında şeytani akıl kendisini küresel ölçekte Nemrut olarak ortaya koyar.

Hz. Musa (as) zamanında şeytani akıl Firavuni sistemin yönetim şekli olarak belirir.

Şeytani aklın ve sistemin temel özelliği insanın algılarını kontrol etmek, insan aklını ve ruhunu temel yaratılış esaslarından kopararak fıtratına aykırı bir yapıya doğru evriltmektir. Hakikati kaybeden algıları körelen insanı kendi kabul ettirmiş olduğu bazı sapkın temel esas ve prensipler üzerinden kendisine kul, köle yapmayı amaçlar. Şeytani aklın yeryüzü temsilcileri kendilerine şeytanın öğretmiş olduğu yöntemler vasıtasıyla kendi yeryüzü "TANRI KRALLIK”larını inşa etmeye çalışırlar. Yani bir anlamda insanın Rabbi olmak gibi bir hadsizliğe, bir çılgınlığa tevessül ederler. Algıları ile oynanan, tabiatı bozulmuş, fıtratından uzaklaştırılmış insanda artık Rabbini, teşbih etmek ve yüceltmek yerine şeytani sistemin kendi önüne koyduğu yapay kavram ve değerleri, sistemleri yüceltmeye onları sena etmeye başlar.

 

Şeytani yeryüzü düzeni inşa etme arzusunda olan tüm batıl sistemler ezoterik kavramlardan ve uygulamalardan destek alamaya çalışırlar. Yani büyü, üç harfliler, illizyon gibi yöntemler onların insanların algılarını kontrol etme vasıtalarındandır.

 

İnsanın şeytani akılla imtihanı iki türlü gelişir. Birincisi bizzat insan tabiatını fıtratından yani yaratılış ayarlarından koparmaya çalışan şeytani akılla mücadele şeklinde… İkincisi şeytani aklın yaratılış ayarlarından uzaklaştırdığı sapkın bir toplumun anlayışı ile mücadele şeklinde… Nihayetinde Kur'an-ı Kerim'de hikâyesi anlatılan Lud, Semud kavimleri ve bu toplumlara gönderilen peygamberlerin mücadeleleri bu niteliktedir.

 

Şeytani akıl her ne kadar tarihi akış içerisinde farklı kimlikler, isimler, kavramlarla temsil edilmiş olsa da hep aynı metod ve teknikle insanlık hayatında yerini alır. Her dönemde insanlara dışı tatlı ve güzel görünen içi zehirli bir takım kavramlarla, mesajlarla insanı avlamaya, kendi oltasına takılmasını sağlayarak insan varlığını Rabbine ve O'na karşı olan sorumluluklarına yabancılaştırmayı amaçlar. Yani bir başka ifadeyle insanı yaratılış gayesinden ve kulluk bilincinden uzaklaştırmayı ister.

 

Dostlar şeytani akıl hiçbir zaman hakikati tamamen kökten inkâr etmez. Her zaman insanların algılarını manipüle edebilmek için kendi sahtekârlıklarını, zehirli fikirlerini biraz hakikatle tatlandırır, kılıflandırır. Çünkü insanın tabiatında hep hakikat arayışı vardır. O da bunu bildiği için insanın karşısına hep birazda olsa hakikatle tatlandırılmış, kılıflandırılmış zehirli fikirleriyle çıkar. Eşitlik, sevgi, özgürlük, adalet, aşk, kazanç, kariyer onun en çok istismar ettiği kavramlardır. Çünkü insan denen varlık hep hayatı boyunca bu kavramların peşinde olmuş, hep onların arayışı ve özlemi ile ömrünü tüketmiş bir varlıktır. Şeytan bu nedenle bu kavramlar aracılığıyla insanları avlamayı tercih eder.

Şeytani akıl dediğimiz gibi tarihin farklı evrelerinde farklı kimliklerle karşımıza çıkar. Mesela Haçlı seferleri sonrasında şeytani akıl "Tapınakçılar” adını verdiğimiz bir örgütlenme vasıtasıyla adeta insanlığın kanında büyük bir zehirlenmeye yol açmıştır. Günümüz dünyasının ekonomik sisteminin küresel çapta faize dayalı işliyor olmasının arka planında bu şeytani örgütlenmenin atmış olduğu temeller vardır.

 

İnsanlık tarihinin belli bir evresinden sonra özellikle de 19.YY.'dan itibaren bu şeytani akıl "İngiliz Emperyalizmi” olarak hayatımızda yerini almıştır. İngiliz emperyal aklı son büyük İslam devleti Osmanlı Devleti'ni parçalarken son hak dinin temsilcisi İslam dünyasının da darmadağın olmasına neden olmuştur. Müslümanları farklı kamplara ayırarak birbirlerine rakip, düşman haline dönüştürmeyi başarmıştır.

Daha sonra gelişen I. ve II. Dünya Savaşları ile birlikte yeryüzünde şeytani aklın temsilciliğini A.B.D.'yi ele geçirmiştir. A.B.D. siyasetini ele geçiren şeytani akıl kendi içinde yuvalanan Siyonist yapı ile birlikte çalışmış insanlığı ilk kez küresel çapta büyük bir yozlaşmanın, çürümenin içerisine sürüklemiştir. ABD'nin bu başarısında gelişen iletişim teknolojileri özellikle etkili olmuştur. Başta "HOLLYWOOD” yapımı sinema filmleri ile olmak üzere diziler, televizyon teknolojisi, müzik, spor, moda kavramları üzerinden müthiş bir yeni yaşam ve ahlak modeli insanlığa enjekte edilmeye başlanmıştır. Adeta Amerikan filmlerindeki gibi selamlaşmak, tüketimde bulunmak, giyinmek, konuşmak geçerli insan olmanın tek ve en etkili yöntemi olarak kabul edilmeye başlanmıştır.

 

ABD'nin küresel gücü sayesinde kısa zamanda çok büyük bir aşama kaydeden özel sermaye ve zenginlik kısa zamanda ABD siyasetini esir almayı ve onu kontrol ederek kendi küresel egemenliğini inşa etmeyi başardı. İşte böylelikle yaşadığımız çağda artık "Küreselciler” olarak tanımlanan güç odakları şeytani aklın temsilciliğini ele geçirmiş oldular.

 

Dostlar günümüzde bu küresel güç odakları tüm yeryüzü hâkimiyetlerini inşa edebilmek adına insanlığa karşı inanılmaz bir mücadele başlattılar. Yaşadığımız dünyanın insanlık tarihinden süzülerek gelen her türlü kazanımlarına, değerlerine, geleneklerine ve inançlarına karşı savaş ilan ettiler. Çünkü en başında da ifade ettiğim gibi insanlara bazı kendilerine ait değer ve kavramları pazarlayabilmeleri için öncelikle insan varlığının düşünce ve duygu dünyasındaki her türlü geleneksel kazanımları yok etmeleri gerekiyordu.

 

Özellikle günümüzde küresel güç odakları milliyetsiz, inançsız ve hatta cinsiyetsiz insan modelini inşa etmeyi amaçlamaktadırlar. Gençler arasında cinsiyetin aslında bireyin kendi özgür seçimin bir neticesi olduğu algısını oluşturmaya çalışmaktadırlar. Özellikle genç kitleler hedef olarak belirlenmekte ve onlara yönelik dijital platformlardan müthiş bir algı operasyonlar zinciri düzenlenmektedir.

 

Özellikle eşcinselliğin normalleştirilmesi konusunda rol üstlenen tv. Kanallarına, yayın organlarına, dijital ortamda yayın yapan bir takım kanallara gerek AB tarafından gerekse Küresel güçlere bağlı sermaye çevreleri tarafından çok büyük miktarlarda fonlar aktarılmakta.

 

Dostlar bu konu şu anda bizim en büyük milli mücadele konumuzdur. Ve bu konunun ne sağcılıkla ne solculukla, laik olmakla ne de muhafazakâr olmakla zerre kadar alakası yoktur. Küresel şeytani güçlerin bu saldırıları bu gün tüm milletimizin varlığını tehdit etmektedir. Bu kadar büyük bir tehdit altında olmamıza karşın ülkemizde insanlar hala 40 yıl öncesinin kavramları ile birbirlerine muhalefet etmeye, siyasi kamplara ayrışarak birbirlerini mağlup etmeye çalışmaktadırlar. Hâlbuki bugün bizler tek yürek olup milli varlığımıza yönelmiş olan bu tehdide karşı ortak bir savunma cephesi oluşturamazsak sonunda hepimiz kaybedenler sınıfında yer alacağız.


Yazarın Diğer Yazıları