55 Yıllık Basın Çınarı Yavuz Donat İle, Önce Garp Sonra Şark

İnsanın iliklerine kadar işleyen bir yolculuğa Usta Kalem Yavuz Donat ile birlikte başladık; 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti toprakları içerisinde yer alan, Bosna-Hersek' in başkenti ve en kalabalık şehri olan Saraybosna'nın tarih kokan sokaklarındayız. Hemen her sokağında ecdadımızın ayak izlerini ve mimari eserlerini görmek mümkün. Benim Saraybosna'ya ilk ziyaretim bu, bu yüzden hem meraklı hem de heyecanlıyım. Üstat Yavuz Donat'ın bu tarih sinemasına çok kez gelmiş olması, kimi zaman o sahnelerin içinde bizzat yer almış olmasının da verdiği etki ile Saraybosna'nın acılarla dolu geçmişine adeta yolculuk yapıyor, tozlanmamış raflarından onu tekrar okuyor gibi oluyorsunuz. Yolculuğumuza birkaç yüz metrelik mesafelerle birbirine yanaşan farklı kültürlerin, farklı dinlerin harmonisi ; cami, sinagog, katolik ve ortodoks kiliselerini görerek başladık. Bakırcıların tıkırtıları ve kahve kokuları arasında Başçarşı diğer adı ile "Avrupa'daki Osmanlı Çarşısı”… Osmanlı dönemini yaşıyorsunuz. Burada Osmanlı dönemindeki huzur ve mutluluğun Balkanlardaki toprakların bizden ayrılmasından sonra son bulduğunu dile getiren Üstat gözleri buğulu,geçmişi yaşar gibi 1992 ile 1995 yılları arasında süren savaşta bu topraklarda tarihe nasıl tanıklık ettiğini anlatıyor. Çünkü Avrupa'nın göbeğinde gerçekleşen vahşetin, katliamın acıları hala silinmemiş. 100 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği katliamın izlerini adım attığımız her sokakta ve binalarında görmek mümkün. Zaten binaların duvarları da kurşun izlerini unutturmamak istercesine sıvanmamış. Uzun yıllar süren savaştan dolayı acılarla anılan şehrin hüznünü üzerimizden atmak için arabaya atlayıp 1566 yılında, Mimar Sinan'ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin tarafından inşa edilen Mostar Köprüsü'nde kendimizi buluyoruz. 1992-1995 yılları arasındaki savaşta Hırvat General Praljak'ın emriyle iki gün bombardımana tutulan köprü 9 Kasım 1993 tarihinde dayanamayarak Neretva nehrinin sularına gömülmüş. Türkiye'nin de yardımlarıyla tekrar yapılarak 2004 yılında açılan köprü, bir sene sonra Dünya Unesco Kültür Mirası'na alınmış.

Tarihte yolculuğa devam ederken; diyette bile olsanız, Boşnak böreği yemeden dönmeyin sözünü fiiliyata dönüştürüp GARP'tan ŞARK'a yolculuk başladı sözünden hareketle bir dizi ziyaretlerde bulunmak için, "Şark'ın Paris'i” olarak anılmakta olan baba ocağım Kars'a varıyoruz. Serhat Şehrimiz, sınır kapımız, Anadolu´nun kale kapısı, güneşin Anadolu´ya ilk doğduğu topraklar... Selçuklu Türkleri tarafından 1064 yılında Anadolu´da ilk fethedilen şehrimizdir Kars. Ani kenti, adeta bir tarih hazinesidir. Türkler tarafından Anadolu´da ilk cuma namazı kılınan yer; Ani Fetih Camii´dir ve Anadolu´da ilk yapılan camiide Ani´dedir. Kars´ın bir başka önemli noktası, Anadolu´nun ilk manevi erenlerinden Ebul Hasan-i Harakan-i Hz.'dir; Kars´a gelip burada şehit olmuştur. Şu an Türbesinin bulunduğu yer adeta Karsın manevi Kültür Merkezi durumundadır. Bir kültür mozaiği, kültürlerin birbirini hoşgörüyle kabul ettiği, aşıkların, halk ozanlarının, birçok ünlü ismin yetiştiği Serhat şehrimiz Kars'ta misafir etmekten onur duyduğumuz Usta kalem Yavuz Donat ve Osman Altınışık ile birlikte önce 75 metre yükseklikten düşüşe sahip ve 24 farklı kuş türüne ev sahipliği yapan,her yıl yüzlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği kışın ayrı güzelliği, yazın ayrı güzelliğe sahip olan ‘'Susuz Şelalesi''-halkı arasında "Su uçan” olarak bilinen şelale-‘ni ziyaret ediyoruz. İlçede birkaç ziyaret daha gerçekleştirdikten sonra Kars sokaklarında dolaşırken Usta Kaleme olan ilgiyi görünce bir başka mutlu oluyorum çünkü Kars Üstadı çok iyi tanıyor.Yavuz Donat bir çok kez Kars'a gelmiş ve her geldiğinde çok güzel dostluklar kurmuş. Kimi Çay ocağına, kimi dükkanına, kimi otelinde kimi evinde misafir etmek istedi üstadı, Donat tüm dostlarını tek tek ziyaret ederek karşılık verdi bu ilgiye, dostluğa. Ruhta incelik güzellik olunca nezaket kaçınılmaz tabi. Basın Çınarı Yavuz Donat'ın 55 yıllık mesleğim dediği işe karşı duyarlılığı taktire şayan.Yaptığı işin her inceliğini öğrenmek için dün olduğu gibi bugünde aynı çabayı sarf ettiğini ve hep daha iyisini yapmak için uğraştığını, dolayısıyla çok başarılı olsa da iş aşkının kendisini doyurmadığını, doymadıkça daha iyisi için uğraştığını, daha iyisi için araştırdığını ve çıkan meyvenin kusursuz olması için de yoğun çaba sarf ettiğini bizatihi görmek benim için büyük ders ve bundan sonra ki yaşamımda kılavuzum olacaktır. Tüm bu yolculuk boyunca elinden kalemi ve not defteri hiç düşmedi ne GARP'ta nede ŞARK'ta...

Yazmaktır insanı bir yerlere götüren. Onun içindir ki Üstadın ayak bastığı her toprak parçasında düşüncelerini paylaşan,yazdıklarını okuyan, onunla aynı düşünebilen,hislerine kalem olmuş çok büyük bir hayran kitlesi var. Dün,bugün ve yarınlarımızla ilgili bütün sevinçleri,hüsranları,hicranları,talihleri, siyaseti,tarihi ve sosyolojiyi ulaşılmaz bir zarafetle anlatan ‘'Söz Sultanı'' Yavuz Donat'a teşekkür ediyorum. Kalemin her daim olsun ÜSTAT.

Yazarın Diğer Yazıları