AŞERE-İ MÜBEŞŞERE CENNETLE MÜJDELENEN ON SAHABİ-6

7. ÜMMETİN EMİNİ (Ürdün'de Makamını Ziyaret Ettiğim) HZ. EBU UBEYDE B. CERRAH (r.a)

Ailesi, İslâm'a Girmesi

Asıl adı Amir b. Abdullah b. Cerrah olan Ebu Ubeyde b. Cerrah, tarih boyunca künyesi Ebu Ubeyde ve dedesine nisbeti İbn Cerrah ile meşhur olmuş ve hep öyle anıla gelmiştir. Soy kütükleri Hz. Peygamber'in (s.a.s.) onuncu, Ebu Ubeyde'nin yedinci dedesi olan "Fihr”de birleşir.

Uzun boylu, zayıf yapılı, seyrek sakallı bir vücut yapısına sahip olan Ebu Ubeyde Hazretleri, Cennetle müjdelenen sahabilerden bi¬ridir. Babasının adı yukarıda da geçtiği gibi, Abdullah, annesinin adı ise, Da'd bint HilâPdir.

İSLÂM'A GİRMESİ

Ebu Ubeyde, Allah Resulü (s.a.s.) "Dâru'l-Erkam”a çekilmezden önce, Hz. Ebu Bekir'in gayretleriyle, Osman b. Maz'un, Ubeyde b. Haris, Abdurrahman b. Avf ve Ebu Selâm b. Esad (radıyallahü anhüm) ile birlikte Müslüman olmuştur. İslâm tarihinden hareketle yapılan hesaplamalara göre Ebu Ubeyde, Müslüman olduğunda 27 yaşında¬dır. Mekke döneminde müşriklerin eziyet ve işkencelerinin artmasını müteakip, aldığı izinle Habeşistan'a yapılan ikinci hicrete katılmış, bir müddet Habeşistan'da kaldıktan sonra Medine'ye hicret etmiştir. Böylece o, dini uğrunda iki ayrı beldeye hicret eden sahabîler arasında da yerini alır. Rivayetlere göre, Nebiler Sultanı (s.a.s.) onu Medine'de Sa'd b. Muaz veya Ebu Talha el-Ensarî ya da Sâlim Mevla Ebî Huzeyfe ile kardeşleştirmiştir.

8. TALHATU'L FEYYÂZ HZ. TALHA B. UBEYDULLAH (r.a.)

İslâm İle Müşerref Oluşu

İslâm tarihinin en önemli şahsiyetlerinden birisidir Hz. Talha. Onu önemli kılan özelliklerin basında hiç şüphesiz, Hz. Peygamber tarafından Cennetle müjdelenmesi gelir. Hz. Peygamber sonrası şûra meclislerinin vazgeçilmez üyesi olması, Hz. Osman'ın halife seçimi öncesinde hakkım Hz. Osman'a vermesi, Cemel Vakasında oynamış olduğu rol, onu İslâm tarihi içinde ayrıcalıklı yere sahip kılan diğer unsurlardır.

İSLÂM İLE MÜŞERREF OLUŞU

Orta boylu, geniş omuzlu, esmer tenli olan Hz. Talha, Hz. Ebu Bekir'den sonra İslâm'a ilk girenlerden birisidir. Künyesi Ebu Muhammed, babasının adı, Ubeydullah, annesininki Sa'be'dir. İslâm'a girmeden önce ticaretle meşgul olan Hz. Talha, İslâm'a girişini şöyle anlatır: "Birgün Basra çarşısındaydım. Bir rahip, kilisesinden çıktı, bize doğru yöneldi ve ‘Aranızda Mekke'den gelen var mı?' diye sordu. ‘Ben varım!' diye cevap verdim. Rahip ‘Ahmet zuhur etti mi?' dedi, şaşırmıştım. ‘Ahmet de kim oluyor?' deyince, rahip ‘O Abdülmuttalib'in torunu, Abdullah'ın oğludur. Peygamberlerin sonuncusudur. Çıkış yeri Mekke, hicret yeri ise, hurma, sıcak ve verimin bol olduğu bir yer olacaktır.' dedi. Mekke'ye döner dönmez, Hz. Muhammed'in peygamberliğini ilan ettiğim duydum. Hz. Ebu Bekir'le beraber Allah Resûlü'nün huzuruna gidip, Müslüman oldum.”

Hz. Talha'nın Müslüman olması, hayatının akışını değiştiren önemli bir olaydı. O bunu İslâm'a ilk girdiğinde fark etti veya etmedi bilemiyoruz ama, yaşamış olduğu samimî, müstakim hayat, onun bu alandaki imtihanım başarıyla noktaladığını gösteren unsurlar arasında. Zaten Peygamber Efendimizin bunu ‘gayb-bîn' gözüyle görüp, belirttiği nice hadîsler vardır.

Aslında İslâm'a girmekle, hayatın akışının değişmesi sadece Hz. Talha için değil, o gün bugün Müslüman olan herkes için geçerlidir. Zira İslâm, getirmiş olduğu esasları itibarıyla insan ve toplum hayatının bütününe müdahil olan, emir ve yasaklarla onu belli bir çerçeve altına alan ilahi sistemin adıdır. Nitekim İslâm'ı bu anlamda kabul edip, yaşama gayreti içinde olanlar, ortamın müsait olmasına paralel olarak mutluluğa erişmiş, müsait olmaması durumunda da nice imtihanlara maruz kalmıştır.

Hz. Talha'nın Müslüman olduğu dönem, Mekke'de kelimenin tam anlamıyla cahiliyenin hâkim olduğu dönemdi. Yönetimi ellerinde bulunduran siyasî otorite, siyasî, dinî, kültürel, ekonomik vb. birçok sebepten dolayı, Hz. Muhammed (s.a.s.)'m çıkışını kabullenememiş ve otoritelerini kullanarak halkın İslâm'a olan teveccühünü engellemeye çalışmışlardı. Onlar için bu uğurda yapılacak olan her hareket, işkence, öldürme buna dâhil ve tabii ki meşruydu. İşte bu bölümün konusu olan Hz. Talha da Hz. Ebu Bekir ile beraber bu ‘ işkenceden nasibini aldı. Nevfel b. Huveylid, bu iki zatı bir iple birbirlerine bağladı, hiç kimse de ‘Kureyş'in aslanı' denilen bu şahsın yaptıklarına karşı çıkmadı, çıkamadı. İslâm uğrunda katlanılan bu işkence arkada bize kadar uzanan tatlı bir iz ve bir de isim bıraktı. Bunun âhirete ait yönünü ise sadece Allah (c.c.) biliyor. Evet, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Talha'ya birlikte aynı ipe bağlandıklarından do¬layı, ‘ayrılmaz dostlar' şeklinde tercüme edilebilecek olan ‘Karîneyn' sıfatı verildi.


Yazarın Diğer Yazıları