ESKİMİŞ VE ESKİMEYE BAŞLAMIŞ MESLEKLER

Simkeşler

 

Dediğim tarihlerde intizama alınan esnafın biri de Simkeşhane Esnafı (1) idi. Simkeşhane Koska'da Emetullah Başkadın Efendi tarafından kurulmuştu. Mescidi, sebili ve çeşmesi de vardı.

 

Emetullah Başkadın Efendi, her yil Mevlut okunmasını da vasiyet etmiş, vakfa bağlamıştı. O gün, büyük avluya Otağ kurulur, Simkeşhane Emini tarafından davet edilen ulema, şeyhler ve esnaf öğle yemeğinden sonra Mevlutta bulunurdu. Bu törenler 1835 yıllarına kadar devam etti.

 

Esnafın ıslahını ele alan komisyon, Simkeşlerle ilgisi bulunan altın varakçı esnafını da Tiryaki çarşısından Simkeşhaneye getirerek burada çalışmasını sağladı. Bundan sonradır ki Hazine hesabına son derece has ve halis olmak üzere sarı ve beyaz tellerle sırma kaptan resmî elbiseler, kordon ve püsküller, apolet, gayret ve bükme şeritler yapılmaya başlandı. Bunlar büyük rağbet gördü. Altın varakçı esnafı da altın ve gümüş varakların yapımını son derece geliştirdiler. Sonraları türlü sebeplerle bu iki esnaf da söndü. Bunun sebebine sanatkârlar da düşünemediler, gerek hükümet gerek sanatkârlar sanatın değerini bilmediler, geliştirmeye önem vermediler. Sanatkârlar sanatları ile geçinemediklerinden çocuklarını devlet dairelerine yerleştirmeye başladılar, sanat da tamimiyle inkıraz buldu.

 

Tuzcular

 

İstanbul'da bulunan gedikli esnafın önemlilerinden biri de Tuzcu Esnafı idi. Bu esnaf devlet tarafından tayin edilmiş bir Tuz Emini'nin idaresinde idi. Kırk tane gedikli dükkandan ibaretti. İstanbul'da tuz satmak hakkı bunlara verilmişti. Yelken gemileri ile İstanbul'a gelen tüccarlar tuzları bunlardan alırlardı.

 

1861 tarihinde İstanbul ve bütün Osmanlı ülkesinde tuz satma Tekele alındı. Bunun sebebi de İstanbul'a kaçak ve tezkeresiz ecnebi ve yerli tuzun piyasaya sevkedilerek dükkanlarda gizlice satılması idi. Fırınlarda kurutulup çekilen tuzlar kaçak tuzlardan ayırd edilemiyordu. Bunun üzerine tuzun kurutulması imtiyazı birkaç firına verildi, bunları satmak da gedikli dükkanlara bırakıldı. Buna riayet etmeyenler için çok ağır cezalar konuldu.

 

Bilindiği gibi memlehalardan İstanbul'a getirilen tuzlar iki türlü harcanırdı. Biri tabaklar, fırıncılar, balık tuzlayıcılar ve ham dericiler esnafının kullandığı tuz idi ki, bunlar fırınlarda kurutulur, çektirildikten sonra satılırdı. Bir de tuz tekeli olmadan sofralarda şişeler içinde kullanılan ince Avrupa tuz varkı ki, halk buna alışmıştı. Bunların İstanbul'da yapımı tecrübe edildi ve istenen sonuç alındığından ayni tuzdan yarımşar okka, gene şişelerde satılır tuz yapıldı. Şişelere yirmi paralık bandrol pulu yapıştırılıyor, gene gedikli dükkânlar tarafından satılıyordu.


Yazarın Diğer Yazıları