SANAT ve SANATTA İLAHÎ GÜZELLİK

Sahneden baş öğretmen gibi ders veriliyorsa, seyircinin izlemediğinin farkına vardım. Eğer sanat yoluyla bir şeyin öğrenilmesini istiyorsak, onun için öyle yöntemler bulacağız ve öyle güzellikler yakalayacağız ki, seyirci o şeyi kendi kendine algılamış olmanın zevkini çıkaracak.

Sanki rejisörlük oyunculuğun bir kalem ötesi zannedilir. Hayır, ikisi apayrıdır. İyi oyuncunun "ben artık rejisörlük yapayım” demesi düşünülemez. İyi oyunculuk yeri doldurulamaz bir şeydir. Tiyatro zaten benim gözümde başlı başına oyunculuktur.

ÇEVRE  BİLİNCİ  SANATI 

Biz insanlar çevreyi sorumluluk duymadan, alabildiğine kirletiyoruz. Havayı, suyu kirletiyoruz. Gürültü kirliliği oluşturuyoruz. Radyasyonla da kirliliği başka biçimde artırarak, insanların ve tüm canlıların canlarını okuyoruz.

Daha 30-40 yıl almadı, dünya nüfusu 2 milyar idi. Şimdi 6 milyar. Şehirlerimizin nüfusları alabildiğine arttı. Misal olarak: İstanbul'un nüfusu 1 milyonun altında idi, şimdi 12 milyonun üzerinde. İstanbul gibi nüfusu hızlı artan şehirler başta olmak üzere İzmir, Kocaeli ve diğerlerinin hepsinde alt yapı için yeterli çalışmayı yapamadılar. Gecekondu önleme bölgeleri ve yeni konut alanları açamadılar. Şehirlerde gecekondu patlaması oldu. Umursamazlık ve politik sebeplerle şehirlerin içini fabrikalarla doldurdular. Şehirdekiler zehirleniyorlar.

I. Hava ve hava kirliliği: Havanın %21'i oksijendir. Oksijensiz havada insan 2 dakika sonra ölür. Şehirlerimizin çoğunda kışın hava karışımı olan normal havanın terkibindeki %21 oksijen oranı biraz düşüyor. Şehir içindeki fabrikalar, konutlar havayı alabildiğince kirletiyor. İstanbul gibi büyük şehirlerde sorumsuzca içilen sigara bile, %21 olan oksijen oranını %0-1/2-1 oranında düşürdüğü, tez olarak yapılmış ve kanıtlanmıştır. Konut ve fabrikaların kirlettiğini göz önüne alınca havanın ne kadar kirletildiği ve oksijenin yüzdesinin ne kadar düştüğü apaçık anlaşılıyor. Oksijen düştükçe, karbondioksit artıyor. Bir bakıma zehir soluyoruz. Bırakalım bronşiti vs.yi kanser olup ölüyoruz. Ama ölümümüz aniden değil, çeke çeke oluyor.

Sigaraya birtakım yasaklar getiriliyor, konutlara. bazılarına da olsa doğalgaz verildi. ideali fabrikaların şehirden dışarıda, bir arada organize bölgelerde toplanmasıdır. Isıtmada bölgesel ısıtma tekniği de getirilmedir. Bu yetersiz çalışmalar dolayısıyla, daha 20-30 yıl önce adını bile bilmediğimiz, dünyamızı koruyan ozon tabakası karbondioksit artışı dolayısıyla delindi.

Ozon tabakası delindiği için, güneş ışınları dünyamıza alabildiğince direkt geliyor. Yani süzülmüyor. Bu sebeple dünya: çok ısınıyor. Bazı bölgelerde, sıcaktan mikroplar hızlı çoğalıyor. insanlar yaşamda zorlanıyorlar. İlave edeyim ki direkt gelen güneş ışınları cildimizde serbest radikaller oluşturuyor. Bu da ciltten başlayan yaşlanma ve sonraları daha da beteri kanser yapıyor. Çare yakıcı sıcakta uzun süre güneşte kalmamaktır. 

Çevrecilik bizde de en azından fikir olarak artık işleniyor. Hatta çevre bakanlığı ve illerde müdürlükleri de kuruldu. Karmakarışık ortamda şimdilik gözle görülür iş yapılmıyor ama ümitliyiz, yapılacak.

OECD ülkeleri arasında çevre konusunda istatistik verisi bulunmayan tek ülke Türkiye'dir.

Çevre Koruma: Ulusal politik olarak izleyen Almanya, İsviçre, İskandinav ülkeleri, Kanada ve Fransa'dır. Bu devletlerin politikasında çevreye daha az (CO2) karbondioksit salmak şeklinde bir çalışmadır.

Sanayi ve kent çöplerini elektrik santrallerinde yakarak, enerji elde edilmesi çalışmaları bir hayli fazladır. Çevre için harcanan para, yapılan yatırım, insanların yaşamına yatırıldığı için, değer yönünden milli eğitime yapılan yatırımla eşdeğer olarak değerlendirilmektedir.  


Yazarın Diğer Yazıları