NE GÜZEL GÜNLERDİ!

Yok benim tanıdığım şehir bu değil.

Ben 97 yılında bugünkü Konya'ya gelmedim.

O günkü Konya'ya gelmiştim.

Ben geldiğimde ekmekte ,suda ve ulaşımda en ucuz şehirdi.

Ben geldiğimde herkes birbirine selam verirdi.

Ben geldiğimde küçükler büyüklere yer verirdi.

Ben geldiğimde kimsede bylock yoktu.

Ben geldiğimde kapalı kapılar ardında oyunlar yoktu.

Ben geldiğimde hesabilik literatüre girmemişti.

Hasbiydi herkes.

Metal yorgunluğu mental yorgunluğu bilinmezdi.

Kimse kimsenin kuyusunu kazmazdı.

Ahenk vardı.

Troller henüz doğmamıştı.

Gayri millilerin yıkamadığı orta direk vardı.

Şehir milli düşüncenin orta direğiydi.

Hem de parmakla gösterilirdi.

Ve hiç kimse parmak sallamazdı.

İstisnasız herkes davanın şehrin bölgenin televizyonunu izlerdi.

Ya şimdi?

Hasbiler mumla aranıyor.

Kimse kimseye selam vermiyor.

Büyükler ayakta küçükler koltukta oturuyor.

Kimsenin Bylockculuğundan emin olunamıyor.

Oyunlar kapalı kapılar ardında değil aleni oynanıyor.

Hesabilik hasbiliği mat etmiş durumda.

Sabaha hangi gündemle uyanacağımız belli değil.

Ortalık kuyu kaynıyor.Hangisine düşüceğiniz,

yada düşürüleceğiniz belli değil.

Pür dikkat kesilseniz bile ahenk duyulmuyor.

Bremen mızıkacıları gibi.

Küçücük bir koltuk ele geçiren parmak sallıyor.

Yok benim tanıdığım şehir bu değil.

Hicret ettiğim şehir bu olamaz.

Olmamalı…

Tekrar öze dönülmeli.

Gerekirse riskler alınmalı.

Riski alacaklarda belli.

Risk alıcılar o sallanan parmakları kırmalı.

Hasbi olmayanlar hesabilik suçundan şehirden uzaklaştırılmalı.

Dört başı mamur ahenk gelmeli.

Kim ahengi bozarsa sonuçlarına katlanmalı.

Bu arada bu bölgede değişmeyenlerde var.

Davanın şehrin bölgenin televizyonunu izleme gibi.


Yazarın Diğer Yazıları