‘Cerbeze Bir Zulm-ü Şediddir’

Cerbeze mugalatanın amcazadesidir. Halkımızın büyük kısmı bilhassa cerbezeyi iyi bilmektedir. İnsanlık aleminde bu cerbeze herkes kendi yöresinin ve geleneklerinin ve ahlaki yapının içinde kendilerine göre değerlendirirler.Amerika’da fasulyenin adı değişse de yine bizim fasulyedir.Bu itibarla içtimai ve sosyal hayatımıza bakan ahlaki yapının müthiş bir direğidir.Çağımızın sosyal ve içtimai hayatını her yönüyle elekten geçiren Hz.Bediüzzamanın tazeliğini muhafaza eden sözünü makalemin serlevhası yaptık.Bir kelimede yüzlerce mana var.
Hz.Bediüzzaman 106 yıl önce yargılandığı İstanbul Divan-ı Harb-i Örfî mahkemesinde yargılanırken mahkeme heyetine islamın hukuk dersini veriyor ve diyor ki “ Hem de cerbeze ile, insan adalet yaparken zulme düşüyor. Zirâ insan kusursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre içinde ve tahallül-ü mehasinle tâdil olunan müteferrik kusurları cerbeze ile cem edip bir zaman-ı vahidde bir şahs-ı vahidden sudurunu tevehhüm ederek şedid cezaya müstehak görür. Halbu ki bu tarz, bir zulm-ü şedîddir.”[1]
Mübarek Ramazan ayının içindeyiz. Türkiye’den başlayarak 57 İslam ülkesine bakıyorum Cerbezenin içindemiyiz dışında mıyız? Ramazana giriş yaptık her günahtan azade olmaya çabalıyoruz. Acaba hayatlarını çerbeze ile geçiren acaba cerbezenin ne kadar bir zulüm ve günah olduğunu bilmiyor mu? O emanet vucüdda neler alıp götürdüğünü derk etmiyor mu?Bir çok kötü ahlakı Ramazanın çöplüğüne atan ve nedamet eden bahtiyarlar zümresine neden katılmıyorlar? Ne zaman nedametle göz yaşlarıyla ve hasmıyla helalleşerek mü’minler kervanına gerçek manada katılacaklar.?
Maalesef cerbezeyi bir ahlak ve bir meziyet haline getirenler, İslam kardeşliğinin temeline dinamit koymaktadırlar. Eğitim kesimlerinden başlayarak, vakıflar, dernekler ve siyaset mabeynine kadar cerbezecilerin hakim olduğu bir zemin ve zamanda gerçek huzur neşvünema bulmaz. İnsafsızlığı insaf kabul eden,her şeyin zıddıyla lezzet alanlardan neyi bekleyeceksin. Kendini  ve haddini bilmek en  büyük bahtiyarlık ve ihlastır.
Tarihi bir hatırayla burayı perçinlemek istiyorum. Mazide üstümüzde hukuku olan merhum veli dr.Sadullah Nutku'ya "ismi bizde mahfuz "180 boyunda 90 kiloluk bir öğretmen arkadaşımız hastayım der, onu bilir ve simasına bakarak reçete yazar ve ilk uğradığın eczaneden al der, katlar verir.Bu arkadaşımız ilk eczaneye varır reçeteyi verir oranın yetkilisi derki “Bu ilaçlar bizde yok bir Arap doktoruna mı yazdırdın “der Öğretmen arkadaşımız reçeteyi alır  ve okur “kardeşim günde 2 uhuvvet risalesi 2 ihlas risalesi oku şifa Allahtan’dır” Bugün bu hastalığın  çıkış yolu budur kanaatindeyim..
Hz.Bediüzzaman'ın bir tesbitiyke şimdilik cerbezeye nokta koyalım."Hem de büyük işlerde yalnız kusurları gören, cerbezelik ile aldanır veya aldatır. Cerbezenin şe'ni, bir seyyieyi sümbüllendirerek hasenata galip etmektir. İşte şu cerbezenin tavr-ı acîbi, zaman ve mekânda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar. O siyah perde ile herşeyi temâşâ eder. Hakikaten cerbeze, envaıyla garâibin makinesidir”( Münazarat B.S..Nursi.)

Yazarın Diğer Yazıları