Dervişlerden öğrendik!

Mevlana haftasını geride bıraktık. Bu hafta da yaptığımız özel röportajlarımız oldu. Özellikle Amerika'dan gelip Mevlana'yı ve Mevleviliği araştıran ve sonrasında İslam'la şereflenen iki dervişle tanıştım. Derviş diyorum çünkü her ikisi de eski isimleriyle anılmak istemiyor. Mevlana'nın "gel” çağrısına uymuş, geldikleri gibi kalmamışlar. "Gel” çağrısının ardından o aşk iklimine dalıp gerçek okyanusu bulmuşlar. Allah hidayeti 748 yıl önce Hakk'a yürüyen Mevlana'nın çağrısıyla vermiş onlara. Sürekli okuyor, araştırıyor ve gereğini neyse yapıyorlar. Mesela Sema'nın bir dans, bir gösteri, bir aerobik hareket olmadığını hepimizden daha iyi kavramışlar. Düğünlerde, içkili mekanlarda, açılışlarda yapılmayacağını bilecek ferasetteler. Diğer yandan Mevlana'yı sahiplenmeye çalışan İranlıların tuhaf Sema! gösterilerinin Mevlevilik geleneğinde yeri olmadığını da söylüyorlar. Sanırım biz ne Mevlana'yı nede en derin fikirlerini anlayıp kavrayamadık. Anlasaydık bu hidayete ermiş, yetmemiş o aşktan dolayı Amerika'dan Konya'ya yerleşen Derviş İsmail gibi bakabilirdik olaya. Her neyse biz Mevlana şekeri yemeye devam edelim. Belki de aşka ereriz bir gün. Çok şükür beklediğimiz beyaz bereket geldi. İnanın kış aylarını sevmez, biran önce yaza kavuşalım isterdim. Kuraklık yaşadığımız son yıllarda dersimi aldım. Kar yağışında çıktım dışarıya. Başımı kaldırdım gökyüzüne. Bir birine değmeden yere inen rahmeti hissettim. "Yarabbi sana sonsuz şükürler olsun. Bizi susuzlukla, yoklukla imtihan etme” diyerek dua ettim. Yaz geciksin istiyorum. Topraklarımız suya doysun. Biz nankör insanoğluna her şeye rağmen rahmetini esirgemeyen Allah'a hamdolsun. Eyvallah…

Yazarın Diğer Yazıları