PEYGAMBER SORSA NE DİYECEĞİZ?

Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin (SAV) dünyayı şereflendirdiği Mevlid kandili bugün. Kandilinizi tebrik ediyorum. Rabbimiz, insanlığa dönem dönem peygamberler göndermiş. Gönderdiği dönemler kavimlerin en azgın olduğu dönemler olmuş. Kullarına rahmet kapılarını açmak isterken kavimler bu rahmet kapılarını kapatmakta tereddüt etmemişler. Kimi peygamber ateşe atılmış, kimileri şehit ediliş, kimileri iftiraya uğramış, kimileri zindanlara atılmış. Allah, uslanmaz kullarını hep birlikte helak etmemiş. Bir daha bir daha peygamber göndermiş. Yine karanlık dönemlerden biri. Öylesine karanlık ki edep ve hayanın olmadığı, adaletin kalmadığı, çocukların diri diri gömüldüğü, cahilliğin had safhada olduğu, zulmün en koyu yaşandığı bir dönemde son peygamberini insanlığa göndermiş. Her türlü zulüm, işkence, açlık ve imkânsızlığa rağmen 23 yıllık peygamberlik döneminde o karanlık öyle bir ışığa dönüşmüş ki böyle bir toplumdan Hz. Ebu Bekir gibi sadık, Hz. Ömer gibi adaletli, Hz. Osman gibi edep ve hayâ abidesi ve Hz. Ali gibi ilim ve irfan sahibi halifeler çıkmış. Düzen yeniden kurulmuş. Bu düzenin içinde hayvan hakkından, fidan dikimine, yetim hakkından, aile kurumuna, ticaretten, ahlak kurallarına kadar her şey dizayn edilmiş. Veda Hutbesinde bu dizaynın temellerini anlatmış peygamberimiz.

Aradan asırlar geçti. Dünya yine en karanlık dönemlerinde. Biliyoruz ki Allah bizlere yeni bir peygamber göndermeyecek. Bizler için "kardeşlerim” dediği bu ümmet paramparça. Peygamberimizi sadece kandillerde hatırlayıp mesajlarda paylaştığımız günlerdeyiz. "evimize bir gün peygamber gelse” diye şiir vardı. Hatırlar mısınız bilmem. Ne zaman bu soru aklıma gelse utanırım. Gelen misafiri evimizin en güzel ve en şaşalı salonunda misafir ederken acaba bu salonda misafir edebilme cesaretim ve yüzüm olacak mı? "Beni ne kadar tanıyorsun?” Diye sorsa doğumundan vefatına kadar belki her devresini yaş yada yıl olarak söylerim fakat hadis, sünnet meselesinde ne kadar sözüm olabilir ki? "Efendim asırlar geçti o dönemden. Kur'an bize yeter dedik sizi fazla tanıyamadık” mı diyeceğiz. "Gel bakalım aç Kur'an-ı oku” dese okurum. Fakat "Rabbimiz ne diyor burada” diye sorsa susacağım. "Ümmet cihad yapacak ne vereceksin?” derse ne kadar verebilirim? Hz. Ebu Bekir efendimiz gibi her şeyimi verebilir miyim! En azından Hz. Ömer efendimiz gibi yarısını! Çoluk çocuk nasıl geçineceğiz diye hayıflanmaz mıyım? Peki ya Medineli Ensarlara dediği gibi "her ev bir Suriyeli muhacire ev sahipliği yapacak” derse. İyi ama biz yıllardır sosyal medyada gitsinler derken nasıl ufacık evimizde (150 m2) misafir edeceğiz. Camiye gider ve bir saf ihtiyar Müslümanı görürse. peygamber "nerede bu ümmet?” diye sorarsa. "Efendim iş güçten dolayı herkes evinde kılıyor” mu diyeceğiz? Yada "bu ümmet sizi çok sever fakat namaza fazla yaklaşmaz” mı diyeceğiz? "Kafirlere benzemeyin” demişti ya kim hangi dinden nasıl ayırt edeceğiz. Onlar bize, biz onlara ne kadar da benziyoruz. Sonra dönüp "nedir bu ümmetin hali” derse. Hakikaten ne diyeceğiz? Eyvallah…

Yazarın Diğer Yazıları