YENİDEN OSMANLI

Biz Türkler zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Zaman gelmiş göçebe hayatlar yaşamışız, zaman gelmiş en verimli topraklara sahip topraklarımıza göz konulmuş. Biz Türkler İslam'ın sancaktarlığını yaparak sadece kendi topraklarımızı değil tüm İslam Âleminin de hamiliğini yapmışız. Halifelik bizde olduğu dönemler bir taraftan İslam Âleminin haklarını korurken bir yandan Dünya ile mücadele etmek zorunda kalmışız. Doğu ve Batının köprüsü olan bu topraklar yüzyıllar boyu birçok devletin istila hayallerine karşı mücadele edilmiş. Devletler kurmuşuz hem de bir değil onlarca devlet. Birçok millet desturumuzla devlet kurabilmiş. İstemediğimiz zaman kimse yerinden kımıldayamamış. Onca badirelere karşı koyan bu aziz millet maalesef kendi kendine sorun üreterek ve iç çekişmelerden hep darbe almış. Bir anlamda bizi bizden başkası yıkamamış. Evet biz zor bir coğrafyada yaşasak ta, en şanslı milletiz. Karakterimizde esaret olmayan, kimseye eyvallah demeyen, sömürgeyi, uşaklığı asla kabul etmeyen bir milletiz. İşte bundan dolayı asırlardır bu coğrafyada dimdik durabilmişiz. Suriye meselesi patlak verince milyonlarca Suriyeli ülkelerini terk ederek mülteci oldular. Bizler "niye vatanlarını bırakıp kaçtılar?” diyerek kimi zaman kızdık. "Biz olsak kaçmaz vatan için ölürüz” dedik. Doğru biz vatan söz konusuysa ölür yine de kaçmazdık. Lakin unuttuğumuz bir şey var. Devlet olabilmek, millet olabilmek uluslararası arenada onaylanmak, resmi bir statü kazanmak değildir. Birilerinin projesiyle devlet olursanız başka birilerinin projesiyle devletiniz kalmaz. Bugün sadece Suriye değil. Irak, Libya, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan gibi devletlerde çok farklı değil. Daha düne kadar bizim eyaletlerimiz olan bu yerler en zayıf dönemimizde, Batı'nın işbirliğiyle ihanet ederek ayrıldılar. Bağımsız olmak için kendilerine medeniyet götürenleri terk ettiler. Peki bağımsız bir devlet olabildiler mi? Sınırlarınızın olması, yöneticilerin aynı milletten olması o ülkenin bağımsız olduğunu göstermez. Bu devletlerin akıbeti ABD ve Batı'nın iki dudağı arasındadır. Onun içindir ki her kriz döneminde ABD ve Batı'dan milyarlarca dolarlık silah alıp gönüllerini hoş tutmaya çalışıyorlar. Arap baharı çıkınca kendi vatandaşlarının tüm borçlarını silip üstüne maaşlara zamlar yapıyorlar. Biz vatanı karşılıksız severken birileri ayaklanmak için işaret bekliyor. Bu durum sakın ola hoşumuza gidiyor sanmayın. Eleştirmekten ziyade bunları söylerken içimiz kanıyor. İslam'ın doğduğu topraklarda esaret yaşanıyor ve bu bizi kahrediyor. Son dönemde bazı Arap ülkelerinde "Türkiye yeniden Osmanlı olmak istiyor” söylemleri geliştirilirken bizim birleşen bir İslam Âlemi görme ve oluşturma çabalarımıza karşı nasıl bir nefret içinde olduklarını görüyoruz. "Mücadele etmeyelim, etliye sütlüye karışmayalım, varsın Filistin elden gitsin, varsın Irak yansın, varsın Afrika açlık çeksin, varsın İslam Âlemi paramparça olsun ama yeter ki bizim makamlarımız, mallarımız ve ihtişamla hayatlarımız bitmesin.” Evet yeni bir Osmanlı gerekiyor bu Dünya'ya. Adaleti sağlayacak, mazluma el uzatacak, zulme karşı zalime karşı duracak bir Osmanlı gerekiyor. Zor olduğunu biliyoruz ama imkânsız olmadığını da. Çadırlarda yaşayan boylardan, Dünyayı yönetmek nasıl zor olduysa, o zorluğa karşı mücadele azmimizin ve genlerimizde taşıdığımız ruhun neler yapabileceğini biliyoruz. Yeter ki içimizden vurulmayalım, yeter ki iktidar olma adına arkadan hançerlenmeyelim, yeter ki nefsimize uyup birilerine şirin görünme adına yanlış yollara sapmayalım. Bu sadece bir Türkiye meselesi değil. Bu mücadele Kızıl Elma mücadelesi ve ümmet mücadelesidir. Eyvallah…


Yazarın Diğer Yazıları