İyi ki Öldünüz! - 3-

Bunun dışında eski gelenekleri düşündüğümde rahatsız olduğum bazı şeyleri de hatırlatmak isterim gençlere. Ölüm gerçeğini hepimiz biliyoruz. Bu mutlak hakikat herkese gelecek. Onun için ölümü ve kabirdeki defin zamanı hareketlerimize çok dikkat etmeliyiz. Ölümden ibret almalıyız. Oraya, vefat eden kardeşimize son görevimizi yapmak için gelmişiz, bu da bir dini vecibedir. Müslümanların üzerine cenaze namazı kılmak farzı kifayedir. (bir Müslümanın kılması ile diğer Müslümanların üzerinden düşmesidir)

Demem o ki mezarlıkta defin sırasında bir kenarda durup bu mezarlıkta yatan onca vefat etmiş kardeşimizin daha dün bizlerle beraber bu dünyada gezdiklerini, şimdi ise toprak garibi olduklarını derin derin düşünmeli ve ibret almalıyız. Mutlaka bir Fatiha beklediklerini idrak ederek mezarlıktan çıkana kadar huşu ile beklemeliyiz. Bu hal ile hâllendiğimiz zaman bizim de duaya ihtiyacımız olacağını aklımızdan çıkarmamalıyız.

Şöyle mezarlıkta bakıyorum, birileri definle uğraşırken ne yazık ki bazı genç kardeşlerimizin hatta büyüklerin bile nerede bulunduklarını düşünmeden amiyane konuşmalar yaptıklarına, gülüşmelerle işin ciddiyetinden uzak hareket ettiklerine şahit oluyorum. Bu durum ölümü hafife almak hatta ölüye ve ölü sahiplerine karşı büyük ayıp ve ciddiyetsizliktir. Haddim olmayarak daha dikkatli olmamızı tavsiye ediyorum kardeşlerim. Eski geleneklerimiz daha iyi idi, yeni icat olunan bazı şeyler bidat'in ötesinde bize günah olarak da yazılır zannındayım.

Yazımı okuyan bir ilahiyatçı kardeşimiz bu husustaki bir sahabi sözünü ve uygulamasını okuyarak yazıya ilave etmemin güzel olacağını ifade etti. O da şudur:

Cerir b. Abdullah el-Beceli şöyle der: "Biz ölünün ailesi yanında toplanmayı ve onların (cenaze sahiplerinin) yemek hazırlamasını ölü üzerine feryad-ü figan ederek ağlamaya denk (bir günah) olarak görürdük” (İbni Mace, Cenaiz, 60) Allah ondan razı olsun.

Peki, bu yapılan ölüm sonu ikramlarının başka bir yönü var mı?

Bu yazımı yazdıktan bir hafta kadar sonra yakın mahallemizde bizim tanıdığımız bir aileden bir hanım kardeşimizin vefatını duyduk. Sabah saat 10'da kaldırılacak cenazeye katılmak için ölü evine vardığımızda vefat eden kişinin Konya'ya hayli uzak olan bir ilçeden gelmiş olan büyük taziye çadırı ve hemen yanında yemek için kurulmuş çadırlar dikkatimi çekti. Ama bu işlerle ilgilenen bir tane cenaze sahibi yoktu. Onlar sadece mevtanın işleri ile uğraşıyordu, defin sonrası bir araçla çeşitli yemekler geldi, yenilip içildi dualara edildi bu durum 3-4 gün sürdü.

Sordum ilgililere bunları kim yaptırdı, cenaze sahipleri mi? Hayır dediler. İlgili cenaze sahibinin yakınları akrabaları çadırı organize ediyorlar aralarında büyük meblağlar ile herkes gücü nispetinde para katkısı yapıyor bu yedirip içirme ikramları sona erdikten sonra toplanılan paradan harcamalar karşılanıyor kalan meblağ da cenaze sahibine verilip acılı ailenin harcamalarının bir kısmı da böylece karşılanıyormuş. İşte bu durum bence ölü sahibine yapılan en büyük dayanışma ve acıların paylaşımıdır. Bu durumu olumlu buldum. Çünkü cenaze sahibi kendi derdi ve acısı ile meşgul iken yakınları ve dostları bunu organize ediyordu.

 


Yazarın Diğer Yazıları