Benim Konyam Bu Şehir Değildi -I-

Şaban ismi göze çarpınca acaba bir espri mi var Kemal Sunal'dan diye düşünür bütün okurlarım. Evet, çok düşündürücü bir espri var ama o rahmetliden değil.

Ömründe birkaç koca ile evlilik yapmış bir kadının ilk kocalarından bir tanesinin ismi Şaban'mış. Son evlendiği kocası da Şaban olmuş tesadüfen. Yeni koca kendisini hatuna kabul ettirebilmek ya da sevilip sevilmediğini tam olarak anlayabilmek için hanımına sürekli olarak şu soruyu sorarmış, "Eee hatun söyle bakalım eski Şaban mı daha iyi idi, yoksa yeni Şaban mı?” diye. Hanım her seferinde edebinden "hı mı” diyerek geçiştirirmiş ama bu soruların arkası kesilmeden devam ettiğini görünce bir gün artık patlamış ve gerçek gönlünde olanı geveze kocanın suratına söyleyivermiş: "Yeni Şaban'ın da eski Şaban'ın da canı cehenneme be adam. Aldığım kocaların içinde biri vardı ki Değirmenci Kel Goca derlerdi, ama heriflerin şahıydı” demiş ve yeni kocanın sözünü kesmiş.

Bu hanım teyzemiz Değirmenci Kel Goca'dan nasıl güzellikler gördü de bu itirafı yaptı bilmem, ama benim eski Konya'da çok güzel hatıralarım oldu. Şimdi bana çok dostlarım gençler sorarlar "İsmail amca; İsmail hocam, şöyle eskiyle yeniyi kıyaslasanız eski Konya mı iyi yeni Konya mı iyi?” diye...

Bana göre o sade sessiz, huzurlu, samimi insanlarla dolu, birbirini seven, sayan; birbirine hürmet eden, konuştuğu zaman riyakarca değil samimi içten yürekten sevgiyle dolu konuşan insanların yaşadığı Konya, yani eski Konya çok güzeldi.

Ben hangi Konya'yı özlerim anlatayım. Ben tek katlı kerpiç evlerde oturup birbirlerinin ölüsünden, hastasından, düğününden, mevlidinden her şeyinden haberi olan, evlerin önünde ufacık bahçe ya da avlusunda sohbet eden, ölü evine yemek götüren, hastayı ziyaret eden ölüden diriden haberi olanların Konya'sını özlerim. Araç gürültüsü ile egzoz gazı ile sahte dünya düzeni ile yaşayan insanların Konya'sını değil.

Ben bir bakkalın önünden geçerken "İyi bir çay getirdim, çok sulu mandalina portakal getirdim çürüğü çarığı yok tertemiz al, memnun olursun Gilissali İsmayıl” diyerek samimiyetini gösteren adamı özledim…

Bir yastıkçı yorgancının yanına uğradığında "iyi yastık kumaşı geldi, ot Beyşehir gölünün, çok dayanıklı yastık yapayım Ismayıl Efendi 10 sene kullan” diyen sıcak dostların Konya'sını özlerim.

Ben Konya kırsal köyünden şehre gelip de ani bir kar yağışı nedeniyle merkepleri ile han köşelerinde parasız çaresiz kalıveren köylülere "gidin marangozdan kürek alın Konya'nın damlarından kar kürüyün para gazanın” diye akıl verip tanımadığı insanlara yardımcı olan hancıların otelcileri olduğu Konya'yı isterim.

Ben komşusunun yetişmiş kızı oğlu var ise onların baş göz edilmesinde aracılık yapan, dünürcülüğünde yardımcı olan, maddi durumu zayıf olanlara gerek ilerde ödemesi için gerekse hiç karşılık beklemeden Allah rızası için yardımcı olan, komşuluğun hakkını veren samimi insanların olduğu Konya'yı ararım.

Ben Konya'nın kırsal köylerinde yaz günü işini becerip bitirememiş ekini tarlada samanı harmanda kalmış olanlara, yangın ve diğer afetlere maruz kalmış kardeşlerine, komşularına imece usulü yaparak yardım eden fakir fukaranın, yalnızların elinden tutan samimi komşuların olduğu Konya'yı ararım.

Ben köyünden satış yapıp üç beş kuruş çocuklarına evine ihtiyaç alacak olan piyasadan haberi olmayan köylülerle gelen bir kamyonun başına üşüşüp de. Satılacak olan köylülerin malını nasıl ucuza kapatırım hevesinde olmayan, malın değerini veren, hatta almayacağı bir ürünün fiyatını satıcının öğrenmesini ve aldanmamasını sağlayacak şekilde "Ismayıl gardaşım benim param olsa şu 20 liraya almaya uğraştıkları gabak çekirdeğini. Ve ya keneviri 50 liradan alırım” diyerek hem esnafı utandırmayan hem de satıcıyı uyaran dürüst esnafların olduğu Konya'yı özlerim. (Devamı gelecek yazıda)


Yazarın Diğer Yazıları