20 Yılda Su Sermayesini Tükettik

27-28 Temmuz 2013 tarihinde TYB Konya Şubesi, Niğde'nin Çamardı ilçesine bir gezi düzenlemiş ben de o geziye katılmıştım. Bu gezimizde sporcuların kamp yaptığı ve dağcıların tırmanış gerçekleştirdiği oldukça sarp kayalıklı bir dağ olan Demirkazık dağlarının eteğindeki bir otelde o yıllarda Çamardı Kaymakamı olan şimdi ise Elazığ Vali Yardımcısı olan değerli hemşerim Mehmet Fevzi Dönmez'in misafiri olarak kalmıştık.

Bu dağların derin vadilerinden süzülerek toprağın derinliklerinden çıkan çok ama çok soğuk bir su var. Bu suyun aktığı yere kurulmuş Ecemiş Alabalık Tesisleri'nde akşam yemeği için ilçenin ileri gelenleri ve aralarında jeologların da bulunduğu bilge kişilerden şu bilgiyi edindiğimi hatırlıyorum...

Suyun çok soğukluğu söz konusu oldu hatta su da iki dakika durmak bile başarı denilmiş, ama ben dakikalarca su içerisinde yalınayak kalarak rekor kırmıştım. Burada mühendisler şunu söylemişti: Şu anda akmakta olan suların bu dağlara 20 yıl önce düşen yağmurların derinlere nüfuz etmesi ve bugün bizlerin kullanımına sunuluyor olmasıydı...

O gün aldığım bu bilgileri hafızamda saklarken geçtiğimiz günlerde Seydişehir Antalya yolunun başlangıcı sayılan Loras'ın eteklerinde taş kırma mevkii olarak bilinen yerde vanasız sürekli akmakta olan çok leziz tatlı su çeşmeleri vardı. Her daim başı su dolduranlar ile kalabalık olurdu. Bu geçişimde baktım kimseler yok, aracımla yanına vardım suyu akmıyor. Oradakilere sordum "Suya belediye vana mı taktı” "Yok su kesildi” dediler. Öyle üzüldüm ki anlatamam. Demek ki bizler son yıllarda yağmur ve kar yağışlarının azalmasının bir tezahürü idi. Oysa Loras dağının Konya'nın su kaynaklarının ana musluğu olduğunu biliyordum.

Bundan 25 sene kadar önceleri Dutlukırı askeriyeden yukarı kısımlarının halen bağ puştaları ile dolu olduğu yıllardı. Mahallemizin hanımlarını kamyonuma doldurdum oralara bir günlük geziye götürmüştüm. Komşu hanımlar ve eşim "Burada su yok su da getirmedik, nereden su bulacağız” dediklerinde onların bilmediği ama benim çok iyi bildiğim 50-60 metre kadar yukarıda yüzlük bir demir borudan fışkırıp akan bir su vardı. Akarken suyun kuvvetinden damlaların göklere yükseldiği suyu gösterip oradan gönül rahatlığı ile kaynak suyu içebileceklerini söylediğimi iyi hatırlıyorum.

Şimdi gelelim işin vahametine. Belki çok yakın zaman sonra su yüzünden savaşların bile çıkabileceğini tahmin etmek çok da zor değil. Bunun nedeni ne acaba? Sadece yağmur ve karın az yağması mı yoksa başkaca insan kaynaklı bir mesele mi?

İşte Konya ovasında, işte Konya'nın varoşları sayılan kenar mahallelerinde her on evden birisinde mutlaka bir kuyu vardır. Bazı yüksek yerleşim yerlerinde bile 100 metre hatta 180-200 metreye varan derinliklerde artezyenlere sondaj vurarak yer altı sularını çıkarıp bonkörce harcamalar yaparak yer altı dengelerini de bozup dağıttık.

İşte bundadır ki toprağın daha gevşek olduğu ve erozyon bölgesinde olan Karapınar ve Obruk köy ve yaylaları civarlarında yılda onlarca obruklar oluşuyor yerküre adeta çöküyor ve bu çöküşler artık yerleşim alanlarını bile tehdit eder hale geliyor. Evet, buradaki insan hataları bu kadarla da kalmıyor...

Barajlar, göletler yaparak suyu bağlayıp onunla yapacağımız ürün yetiştirme işi çok güzel. Ama hadi denizlere akıp yok olup giden suların önüne bent vurmak çok güzel ve çok faydalı. Buna kimsenin itirazı olamaz. Hatta 200 yıllık hayalimiz olan örneğin Hadim, Taşkent, Bozkır gibi dağ yörelerimizden delicesine fışkırıp akan ve o hızla kırsaldaki bazı köylerin arazilerine bile zarar vererek denizlere akıp gitmesin Konya ovasında verimli topraklar yaratsın.

Ama bunun yanında Konya'nın civarlarına bakıyorum. Her tarafını görmek belki mümkün değil ama en azından şehirlerarası yol boylarının kenarlarında ve hatta su kaynağı dağlarımızın civarlarında. Yerden mantar biter gibi 2-3-5 yüz metrekare bir arazi parçasının başında bir 50-60 metrekare ev (kulübe) tarlasına sebze ekilmiş, onu sulamak için de su kuyusu açılmış. eskilerin deyimi ile hazıra dağ dayanmaz.

Kırsal köylerde onlarca göletler yapıldı. Bunların her topladığı su şehrimin hem içme suyu için yeraltından harcadığı suları hem de arazide hoyratça kullanılan suları çekildiği ovaya dağlarda bağlanan göletlerdeki suyu bitirdi.

İşte bu kıtlık yıllarında işin tuzu biberi olunca yaşanan felaketler kaçınılmaz oldu. Buna Mavi Tünel'e aktarılan dağ suları ne kadar çare olur bilemiyorum ama önce su kullanan insanımız kuyu kazma zevkine düşkün halkımızı eğitmek ve işin gelecek vahametini anlatmak çok önemli olsa gerek, benden söylemesi. Ben bu yazımı kaleme alırken güzel bir yağmur yağıyordu, ayrıca yağmurun devamı sonunda Konya'nın yüksek kesimlerinde kar yağışının başladığı ve bazı şehirlerarası yollarda yağan kar nedeni ile trafikte aksamalar yaşandığı haberlerini izliyorduk. Rabbim afata dönüşmeyen bol bereketli yağışlar versin. Amin...

 


Yazarın Diğer Yazıları