Abdal Karısının Duası, Çingene Karısının İsyanı -II-

Geçmiş zamanlarda bir çadırda yaşayıp sele sepet örüp onları köylülere satan, biraz da köylerden yemek ve ekmek alarak ormanda kırlarda yaşamını sürdüren bir Abdal karısı dağarcığını (erzak toplama torbasını) omzuna vurmuş, köylerden birine yiyecek toplamak üzere gelmiş her evin kapısını çalıyor, istekte bulunuyor. Ev sahibi ne verirse alıp ormana çadırına götürüp ailecek yiyorlar, yaşamlarını sürdürüyorlar.

Köyde böyle dolanırken evin birinden bir hanımın elinde testilerle köy içerisindeki çeşmeden su doldurmak için evden çıktığını görmüş ve hemen o kadının aceleden açık bıraktığı evin kapısından içeri dalmış bir şeyler alıp torbasına koyacak işi sağlama almak için de "ev saaabıı” diye birkaç kere bağırmış. İçeriden bir erkek sesi gelmiş "kim o, kim o?” Aptal karsı ses gelen odanın kapısını açmış bakmış bir adam yorgan döşek hasta yatıyor. "Ne isten?” diye yataktan inlemiş adam. Kadın "ağam bu fakıra birez yiyecek ver, diyecektim emme sen de çok hastasın” demiş. Adam "baksana vaziyetime çok hastayım; hanım da yok, gir mutfağa lazım olan ne varsa ekmek filan al sonra buraya gel” demiş. Sonra eklemiş "sizinki de zor, rızık için gıvrayıp durursunuz, sizin duanız gabul olur bana da bir dua okuyuvur gitmeden olur mu gızım” demiş.

Bu kadar fırsat bulan aptal karısı hemen mutfağa dalmış, alacaklarını fazlasıyla almış bir bakmış ki ocaktaki tencereden mis gibi koku geliyor. Açmış kapağını bakmış ki nefis etli bir tavuk pişmekte ocakta, tavuğu tencereden almış torbasına koymuş ve ayağındaki çarıkları çıkarıp tencereye koymuş. Evin kadını gelmeden o evi acele terk etmekmiş amacı. Tavuk tencereden çıkmış olunca suyu aptal karısının dağarcığından vücuduna doğru sıcak sıcak damlayarak işlemeye başlamış. Kadın, adamın yattığı odanın kapısını açmış, "ağa ekmek, soğan gibi bazı erzaklar aldım, gidiyorum sağ ol, var ol, sana da geçmiş olsun” demiş. Adam da "hani bana dua edecektin ay gızım” deyince, aptal karısı o anda aklına geliveren şu duayı (!) yapmış adama.

"Ilık ılık akıyorr

Bedenimi yakıyorr

Tavuğunuz torbamda

Çarıklarım çorbanda

Sen yat ağam yorganda

Biz yiyelim bunu ormanda

Sevap gazandın ıramazanda

Her zaman böyle denk düşmez

Tencere pek gözel kaynıyor ocakta”

diye diye çıkıp gitmiş.

Ardından evin hanımı gelmiş eve beyine "eve gelen filan oldu” mu demiş. O da oldu bir aptal garısı geldi, bir şeyler istedi "git mutfaktan al dedim almış sağ olsun bana da bir dua etti gitti” deyince ev hanımını bir telaş sarmış, mutfağa koşmuş hemen. Bakmış ki öyle çok bir hasar yok Tencere tava her şey yerinde iyi demiş görünen bir hasar yok, ocağın altını söndürmüş. Akşama doğru şu tavukları artık iftara hazırlayayım diye tencereyi açmış ki ne görsün iki tane çarık var tavuğun yerinde. Adama çıkışmış "sen aptal karısını mutfağa sokarsan bende bu aptalın çarıklarını senin boğazına sokarım” demiş. Adam "Zahar hanım aptal karısı bana dua ederken çarıktan söz ettiydi emme farkına varamadım ben” demiş.

Bu hikâyeyi rahmetli anacığım çok anlatırdı bizleri güldürürdü mekanları cennet olsun geçmişlerimizin. Aslında bunlarla çok beraber bir arada yaşadık bu insanlar öyle zarar verici köylüleri canından bezdirici değillerdi. Şehirden bizim köyümüze çoban olarak gelirler yaz günlerinde köyün sığırlarını davarlarını güderler (otlatır) ücretini alırlardı. Bazen de kışları bile şehre dönmezler köydeki boş olan evlerde muhtarlığın müsadesi ile kışlarlar baharda yine köy idare heyeti ile ücret konusunda anlaşma sağlarlarsa çoban olarak işlerine devam ederlerdi. İşte bizler de bunları hiç dışlamaz bahara kadar kış geceleri erkekleri erkekler ile hanımları da köyün hanım ve çocukları ile oturup sohbet ederek yaşarlardı.

Hiç hatırımdan çıkmayan bir anım var. Bunlardan çok ihtiyar bir kadın vardı Şirin Garı derdik ona. O bize kendir keten oğlu diye güzel masallar anlatır bizler de sessizce dinlerdik. Hepsine Allah rahmet eylesin.

ÖNEMLİ NOT: 12 Ekim 2018 Cuma günü aynı başlıkla yazmış olduğum ilk bölümü, Edirne Roman Eğitim Gönüllüleri Derneği Başkanı Turan Şallı Bey internetten okumuş. Kendisiyle görüşme fırsatı da buldum. Yazının bazı yerlerinde Romanlar ve Abdallar hakkında onur kırıcı cümleler olduğunu ifade ederek toplumu adına kırıldığını söyledi. Toplumda ayrıştırmalara neden olacağı endişesinden dolayı rahatsız olduklarını belirtti. Oysa ben bu kardeşlerimizin ülkemizde Türk kültürünün içinde olan, Abdallar, Çingeneler, Romanlar hakkında birçok yazı kaleme aldım bu yazılarım ile olumlu ve teşvik edici dönüşler de geldi. Adı geçen "Abdal Karısının Duası, Çingene Karısının İsyanı -I-" adlı yazıda geçen 1910'lu yıllarda yaşanmış hikayeyi de atalarımdan dinlediğim şekli ile yazıya aktardım. Maksadım asla kimseyi kırmak, milliyetinden dolayı aşağılamak değildir. İnancımın buna izin vermediğini çok iyi biliyorum. Yanlış anlaşılmadan dolayı bu kardeşlerimi üzdüysem özrümün kabulünü rica ederim. Dernek Başkanı Turan Şanlı Bey'e de beyanımı aynı şekilde ilettim.

Birliğimiz, muhabbetimiz daim olsun. Saygı ile...


Yazarın Diğer Yazıları