Anıları Tazelerken Bir Gerçeği Öğrenmek-II -

Muhterem enişteciğim diye başlayan mektubu bitirince altına 'Bu gönderdiğim hasta sahibi delikanlı Abdullah İpekçi, çok sevdiğimiz bir dostun akrabası bunun derdiyle ilgilenirsen memnun olurum' der zarfı kapattırır. Zarfın üzerine de Sağlık Bakanı Dr. E. Hayri Üstündağ'a verilecek yazar ve eğer yapabilirsen bugün Ankara'ya git bu mektubu Sağlık Bakanı enişteme ver o senin derdine çare olur bana başka bir şey sorma, der kalkıp gider yanından.

O gider de Abdullah abi durur mu. Hemen oradan kalkar Sirkeci'ye gelir. İkindi vakti bir Ankara bileti alır otobüslerden. Babasının yattığı Ziliftar Han'ına varır babası 'elin üzerinde yük olduk guzum artık köye gidelim kaderimize razı olalım' der. 'Olur, baba yakında gideceğiz' der. Hiç kimseye bir şey bahsetmez, sabahı iple çeker erkenden kalkar. Otobüsle doğru Ankara'ya varır mektubu yerine ulaştırır. Bakan Bey'in hakikaten kayını imiş o muhterem adam mektubu getirene büyük iltifat gösterir eline bir mektup yazar bunu Baltalimanı Hastanesi baştabibine ver. Ayrı bir kağıt yazar 'Bunu da babanı tedavi edecek doktora ver gerisini onlar hallederler' deyip bunu İstanbul'a gönderir, babasını bırakıp ortadan kaybolması köylüler arasında acaba oğlu bu adamı bırakıp kaçtı gitti mi? Gibi bir söylentiye konu olan Abdullah iki gün sonra çıkar varır babasının yanına ve 'kalk baba seni hastaneye götüreceğim' deyip aynı hastaneye getirip doktorun karşısına dikilir.

Bu duruma çok kızıp hakaretler etmek üzere olan doktora elindeki kağıdı uzatır, doktor bir bakar ki Sağlık Bakanı'nın emri var o anda başhekim de yanına gelir, 'Mehmet İpekçi adlı bir hasta geldi mi? Evet, efendim işte burada bu şahısla iyi ilgilen yoksa başımız yanar' der çıkar. Doktor, Abdullah ağabeye sorar 'sen nasıl gittin Ankara'ya nereden tanıyorsun sen Bakan'ı?' deyince 'Doktor Bey onlar uzun iş babamın yatışını yapın tedaviye başlayın' der. Doktor da 'Sen de bana bir kağıt imzala tedavi bitip iyileştikten sonra gelip hastaneden babanı çıkaracağına burada terk etmeyeceğine' deyince Abdullah 'O bizim kitapta yazmaz babam bana iki satır mektup yazsın ertesi gün kuş olur uçar gelirim' der ve babasını yatırır askere gider.

İbenin Mehmet Ağa hastaneden gelmiş diye duyuldu köyde.

Köyde bunların lakabına yeni nesil Garavukçugil derdi. Eski adamlar ise İbenin Mehmet derlermiş. Mehmet emminin Babasının adı İbrahim imiş kısaca İbe denince oğlunun namı da böyle anılırmış.

Bunların sanatı silah tamirciliği idi. Aynı dertten mustarip olan babam Mehmet Emmi'nin hastaneden geldiğini duyunca 'oğlum bana yardım et bir ziyaret edelim ibenin oğlunu hem de onlardan bir akıl alalım bana da Baltalimanı hastanesi dediler ama yer bilmem gök bilmem gidemedim' dedi, gittik hastayı ziyaret ettik. Mehmet emmi merhum, babama 'Osman durma hemen bu hastaneye git, çok eyi bakım var çok bilgili tokturlar var' dedi. Babam da 'Ağa ben nasıl gideyim oralara' deyince ben 'Apalak'a (oğlu olur) söylerim o seni götürür' dedim. Ertesi gün apalak abi bize geldi babama 'Osman ağa ben bir Ankara'ya gideyim terhisime az kaldı sana sıra alayım götürüp o hastaneye yatırayım' deyince dünyalar babamın oluverdi. Ben daha çok küçüğüm köyden hiç dışarı çıkmamışım. Abdullah Abim dediğini yaptı babamı oraya o Bakan vasıtası ile yatırdı. Ardından tekrar Eğirdir Kemik Hastanesi'ne yine aynı kişi vasıtası ile yatırdı. Bize ve köyde birçok hastalara yardımcı oldu, Allah razı olsun.

Sözün sonunda hikayeyi dinlediniz mi? Dinledik. İşte uyanık olun böyle naçar kalanlara yardımcı olun bak yıllar sonra Osman ağamın oğlu İsmail benim elimi öpüp teşekkür ediyor, Allah razı olsun diyor. Bundan daha büyük mutluluk olur mu deyiverdi.

Kabirde idik bunları konuşurken babam ile Mehmet emmi 5 metre ara ile bir kabirde yatıyorlar. Belki biz konuştuk onlarda dinledi bizleri. Sözün sonunu şöyle bağladı (Apalak) Abdullah ağabeyim: O beni Bakan'a mektup yazıp gönderen muhterem zatı o kadar aramam hatta ta yerine gidip gelmeme rağmen bir daha izini bulamayıp kendini göremeyişime gönlüm şöyle diyor sanki: Bu adam bir ermiş filandı da bana Allah yardımcı mı gönderdi acaba? Belki de öyle idi. Çünkü bana bu zatı muhteremin verdiği kart gerek köyümüzde gerekse başka yerlerde naçar kalmış birçok hastaya ve ihtiyaçlıya yardımcı olmama vesile olmuştur, deyip yüzüme muhabbetle baktı... Ismayıl, deden Hüseyin emmi hakkında bir hikaye anlatayım ben de dedeni görmedim ama bubam Rahmetliden dinlemiştim sende öğrenmiş ol dedi merakla beklemeye başladım oğulları hadi baba gecikiyoruz diyor ama o bu benim sülaleme ait olan kıssayı anlatmaya kararlıydı ve onlara otoriter bir üslupla acele yok bekleyin, dedi.

Sustuk o arada bir harman yerinin kenarındaki yassı ve düzgün taşın üzerine oturdu. İşte tam da burasıymış harman gediği biliyordunuz değil mi? Öbürleri bilemez ama ben 'iyi biliyordum harman gediği olduğunu biliyorum ağabey' dedim. Köyümüzde çok gaddar bir ağa varmış zamanında biraz okuryazar biraz amir memurlarla ilgili zengin ama köy insanlarına faydalı değil zararlı bir zenginmiş. Tarla ekmeye gitmez ekin biçmeye harman sürmeye gitmez ama herkesten fazla hasat kaldırırmış. Köylülere emreder ekin ektirir, emreder ekin biçtirir. Kış günleri de bu köyün giriş noktası harman gediğine oturur avdan gelenleri takip eder ellerindeki avlarını alır evine götürüp yermiş.

İşte böyle bir günde ava çok meraklı ve iyi avcı olan senin Hüseyin deden avdan geliyormuş. Bakmış gedikte Mustafa ağa var eyvah avlarımı şimdi bu adam alır diye avladığı iki kekliği şalvarının içerisine saklamış. Ağanın yanına gelmiş selam vermiş ağa ne o Detselioğlu sen eyi avcısın bu gün av yapamadın mı diye sormuş. Deden de, yapamadım ağa bugün rast gelmedi demiş, ama ağa uyanık dedeni boydan boya iyice incelemiş, mübarek kekliklerden birinin baş tarafı zaten sökük ve yamalı olan şalvarın bacak arasından görünmüş. Elindeki bastonu dedene kaldırıp 'ulen neye yalan söylüyorsun işte avları apış arana saklamışsın ya' deyip avlarını alıp dedeni boş evine göndermiş.

O gece sabaha kadar zulmeden karşılığını görsün diye dua ettim çok geçmeden çok kötü bir şekilde ölüp gitti diye babam rahmetliye anlatmış. Ben de sana aktardım. Siz de sizden sonrakilere aktarın dedi ayrıldık.

Ağabeyim halen yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmekte. Allah ondan ve onun gibilerden razı olsun. Selam ve dua ile...


Yazarın Diğer Yazıları