Baba İneğine Sahip Ol

Lakaplarına Kel Memiş gilin çini Mustafa derdi köylüler. Mustafa amcanın oğlu Saat selek ise (Çininin Sarı ya da Çininin Saat olarak tanınırdı köyde) ailenin en küçüğü o idi.

 

Öyle diyordu sert bir tavırla oğlu muhtar olan babasına ihtiyar heyeti odasında halkın içinde. Çünkü o mertti doğru sözlüydü kimseye karşı ayrıcalık yapmaz haklıyı daima korurdu. Sene bin dokuz yüz altmışlardı aklımda kaldığına göre, köyümüze öyle bir sert, adaletli, cesur, kimseden korkmayan sözünü tutturan akraba hısım dinlemeyip zararlı iş yapan herkesi babasına bile hayır etmez derler ya işte öyleydi muhtar Mustafa emmi. Tabi böyle muhtara ayni cesaretlilikte aynı sertlikte bir de bekçi lazımdı köylüler düşünmüşler kim bu muhtarın yanında bekçilik yapar. Kim bu köydeki düzensiz iş tutanları saygısızlık yapanları imana getirir muhtarın oğlu Saat, tamam bu iş oldu derler ve muhtara rica minnet hatta ısrarla oğlunu da bekçi yap diye diye oğlu Saat'in de bekçi olmasını sağlarlar.

Saat bekçi olunca gerek köyümüze zarar veren civar köyün zararlı çoban ve orman hırsızları, gerekse köyümüzdeki astığı astık kestiği kestik havasında kimseden korkmayan kimseyi pervazına takmayan aşırı uç insanlar da biraz korku biraz ürkme olmaya başlar ama. Civar köyün adamlarından ziyade köyümüz içindeki düzen bozucu alhanazlar (çekemeyen dedikoducu) lar başlarlar köşe başlarında atıp tutmaya. Yahu boş verin, bizler bu işin yolcusuyuz bekçi ne olacak ağzı var mı var, boğazı yer mi yer, cıgara içer mi? İçer temam iki paket cıgara ile onunda sesini nefesini keseriz derlemiş. Bu köşe başı ve baranalar da konuşulan yarenlikler de yine fiskos ile muhatabına ulaşmaya başlar. Bekçi Saat in adı mertliğe çıkmış ya bekçi genç delibalak bir aferine dünyayı yıkar ama adına leke gelmesine müsaade etmez.

Köyde asayiş berkemal her şeyler süt liman işler tıkırında bekçi işin püf noktalarını iyi biliyor bilmem babadan öğrenmiş bilmem başka öğretici hocaları var. Zengin zarar yaparsa köy ihtiyar heyetine durumu aksettiriyor zengin sürü sahibi suçlu akşam muhtar odasına çağrılıyor eskiden muhtarların yaptığı gibi üç beş kuruş ceza kesilecek onu öderim param var ertesi gün o cezanın iki misli daha zarar yaparım diye düşünür ama bu sefer ne yazık ki öyle olmaz.

Muhtar iki üç aza baş sedirde oturmuşlar suçlu gayet rahat tavırlar sergiliyor muhtar aza bekçi umurunda değil. Muhtar soruyor bekçiye oğlum bu adamın suçu ne bekçi anlatıyor şurda şunu yaptılar burada bu zararı verdiler birkaç defa tembih ettiğim halde inadına zara yapmaya devam ettiler cezasını kesin. Adam Hökala bir tavır alıyor ne yapayım muhtar söylüyoruz amma oğlanlara söz tutturamıyoruz cezamız kaç paraysa kesin ödeyip gidelim uzatmayalım bu işleri b kadar. Muhtar ve azalar bir birine bakıyorken bekçi söze giriyor. Yok, buna para cezası kesmeyin bu para cezası ile ıslah olmuyor. Ne yapalım ya? İşte şöyle yapın deyip ortada yanmakta olan gaz lambasına elindeki sopayı vuruveriyor. O karışıklıkta muhtar ve azalar Hökala adamı bir temiz elden geçiriveriyorlar adam evine sürünerek zor gidiyor. O ve onun gibileri bu yaşanmış olayı duyunca bir daha suç işleme cesareti göstermiyorlar.

Ee, gelelim fakir ama inatçı suçlulara. Fakir suçlu odaya çağrılır zaten züğürt cüzdanda para şinanay ama burnu kaf dağında ceza işlemeye devam eder. Ona da yirmi lira yerine kırk lira elli lira yerine yüz lira cezayı bastırdın mı fakir ölür kalır bir daha cezaya basmaz. Onun için fakire para cezası zengine dayak cezası uygulayarak işin üstesinden gelirlerdi köy ileri gelen heyeti. Tabi bu böyle devam ederken bu muhtar heyet baskısı köylüleri heyet ve muhtarın cezalı hareketleri varmı? Bunların malı melalı oğlu uşağı zarar yapıyor mu deliller aranıyor ve nihayet muhtarın bir ineği var daima köy sığır sürüsünden kaçıyor evlerine yakın olan bahçelere inip köylülerin fasulyesine, bostanına meyvesine zarar veriyor muhtar malı diye kimse ses çıkaramıyor.

Ama köydeki aşırı dedikodu hem muhtarın hem azaların hem de Bekçi Saatin kulağına gidiyor. Bir gün odaya gelen birkaç cezadan dayaktan canın yanmış insanların muhtar odası önünde serzenişleri bağrışları olunca Bekçi Saat halkın arasından ileri fırlıyor. Baba o ineğine bir çoban tut ve sahip çık şayet senin inek bir daha köylünün malına zarar verirse yapacağımı ben bilirim der halkın içinden kaçıp gider diğer şikayetçi olanlarda dağılırlar.

İki üç gün geçer aradan yine iki üç köylü gelip bekçi Saat'e gel derler senin baban ile işiniz anlaşmalı bak babanın ineği yine bahçelerde zarar yapmaya devam ediyor sizde burada köylülere eziyet ediyorsunuz derler.

Bekçi Saat'in elinde mavzer vardır ve koşar denilen yere bakar ki hakikaten babasının ineği. (Yani kendi inekleri) zararda elin emek çekip yetiştirdiği bostanları mahfediyor saat hiç tereddüt etmeden ineğe ateşliyor mavzeri inek avarın içersine yıkılıyor. Oradan koşup eve geliyor babasına koş baba filan adamın bahçasında senin ineği zararda yakaladım bir kurşunla avarın içersine yıktım ölmeden yetiş kes ki mundar olmasın der. Muhtar oğlunun huyunu bildiği için elinde bıçakla koşar olay yerine ama ne var ki inek ölmüş ve mundar olmuştur.

Oğluna niye yaptın hay oğlum zarardan çıkarıp gelseydin eve hapisleseydik öldüreceğine deyince Saat o sebzeleri eken köyüler de bir yıl emek çekip oradan kalkacak ürün ile geçim sağlayacaklar. Ben bu köy halkının bekçisi isem seninle onlar arasında hiç fark gözetmem benim işim bu sende benim babamsın bana istediğin cezayı verebilirsin ama köylülerin yanında sana ineğine çoban tut sahip ol yoksa canını yakarım eğdim sözümü yutturamazsın der. Böylece adaleti sağlamış olduğu yaşanmış bir vakı a' Saat bekçi halen sağ Allah sağlıklı ömür versin ölenlerimize de Rahmet eylesin.


Yazarın Diğer Yazıları