Bir Öküzün Hazin Hikayesi

Bu günkü yazımda

Yüz beş sene evvel yaşanmış olan bir hatıradan bahsedeceğim

Bir çarık için öküze neler yapıldığının hikâyesini size ileteceğim

 

Bundan 25 yıl kadar önce idi sanırım Ermenekli dünürüm olan zamana göre çok kültürlü ve bilge insan (iki yıl önce merhum oldu Allah rahmet eylesin) (1340) 1924 doğumlu Kerim Yıldız amca ile yakın komşu olduğumuz mahallede koyu bir sohbete dalmıştık.

Benim eskiden beri büyüklerle sohbet etmeye karşı bir sevdam var. Bunu yazılarımın çoğunda da belirtirim. Çünkü bu bilge insanlarla sohbette çok güzel hatıralar çok değerli bilgiler dökülür eskilerin dudaklarından yine öyle oldu.

Artık Karaman iline bağlı Ermenek in Balkusan köyünden dünürüm merhum Kerim Yıldız. Dedim ki Kerim amca senin bana anlattığın bir öküz hikâyesi vardı. Ben onu çok merak ediyorum belki de o zaman can kulağı ile dinlememişim bir daha nakleder misin dedim olur dedi? Beni kırmadı ve başladı anlatmaya. İsmail bu asil millet çok cefalar çekti bu ülkenin payidar olması için ne şehitler verdi ne gaziler oldu çünkü bizim düşmanımız başkalarından daha fazla idi hem dini hem arazi hem de adil olmamızdan dolayı dedi.

Balkan harbinin hemen sonraları imiş, aniden patlak veren 1. dünya harbi ile yıllarca askerlik yapan Anadolu gençlerinden bazıları da bizim Ermenek Karaman yöresinin çocuklarıdır. Bu sonu gelmeyen yıllarca süren harpler bazılarına açlıktan bazılarına ana baba ve yar hasretliğinden dolayı kaçak olarak memleketine gelme lüzumunu hissettirmiş. Ve yöremize yakın köylerin kaçak askerleri Çetmi Bolay Bucakkışla Akın İhsaniye Balkusan Güneyyurt (Gargara) gibi köylerin civarında aylarca aç ve susuz kalmışlar.(bu köyler genelde birbirine yakındır) Ayaklarında ayakkabı yok sırtlarında elbise yok Osmanlı hasta adam bunlara sahip olan yok azıklarında ekmek yok olunca yokluk açlık adama fırın damı deldirir hesabı olmuş açlık sofuluğu bozmuş. Ben bu Balkusan köyünden biraz bahsedeceğim müsaadenizle. Burada Karaman oğlu Mehmet beyin türbesi var bu köyde her yıl burada dil Karaman bayramı kutlamaları yapılır ufak ama çok tarihi özelliği olan bir yerleşim birimi. Bu köyümüzde zamanla ayni diğer köylerin akıbetine uğramış gençleri köyü terk edince köyde sadece ihtiyarlar kalmış sevecen ve cana yakın Anadolu insanın yaşadığı emekli olan köylülerinde son yıllar da ilgi gösterdiği tipik bir Anadolu köyü buranın değerini bilen bilir.

Biz yine hikâyemize dönelim, Torosların dik yamaçlarında güney ve doğuya bakan köyün dağları vadileri bol arıcılığa elverişli bir yerleşim yeri ( zaten ondan adı Balkusan) olmuş Ermenek'e 28 km uzaklıkta meyveciliğe çok elverişli bir yer. Güzelliği adeta insanı büyülüyor her yerler sulu vadiler dik yamaçlar gezmeye değer deke çatı denilen yerdeki konuşan çeşmenin özelliği de dillere destan. (konuşan çeşme suyu çok yüksek dağlardan geldiği için çeşmenin akışına ayrı bir hava veriyor çeşme adeta insanlarla konuşur gibi ses çıkarır) İşte bu dağlarda geze geze açlıktan ve sefillikten bunalan asker kaçaklarının en büyük derdi ayaklarında ayakkabı olmayışı. Bunlar bir gün sanırım yaz ortaları Balkusan köyünün karşı sırtlarında bir öküz bulurlar bunu kova kova yakalarlar. Aşağıdaki bir düzlüğe indirirler öküzü keserler. Derisini alırlar. Tekrar öküzü yüksekçe bir taşın başına çıkarıp yabani hayvanlardan zarar görmesin diye bırakırlar ve bir destansı kağıt name yazıp öküzün ayak tırnağının arasına kıstırırlar. Bakalım ne yazarlar o kâğıda okuyalım.

 

Sakın mundar demeyin ha bu öküze

Dağda tuttuk hayli zor indirdik düze

Çok zahmetler verdi bizim hepimize

Et istemeyiz sadece derisi lazım bize

İmkânımız olsa öküzün parasını da öderdik size

 

Öküzü dağda gıvradarak zor tuttuk

Öküzün boğazına hemen bıçağı attık

Derisi ile ayağımıza birer çarık yaptık

Etinden bir lokma inmedi vallahi midemize

 

Askeriz vücutlarımız yorulmuştu

Ayak tabanlarımız sıcaktan yarılmıştı

Sırtımızda kaputlar lime lime olmuştu

Sakın haa ne olur beddua etmeyin bize

 

Selam olsun bizden tüm köylülere

Çağırın halkı gelsin hepsi imeceye

Ağır gelmesin bir başına bu iş sahibine

Hepiniz birleşip ödeyin öküzün parasını

 

Bizleri sakın ha öyle eşkıya sanmayın

Söylediklerimize de pek inanmayın

Öküzü kestik diye bizlere darılmayın

Gidiyoruz artık askeri birliklerimize

 

Yazının altına bir imza atıp Ağustos 1331 diye Osmanlıca birde tarih düşmüşler. Bu hikaye bana Osmanlı askerlerinin üzüm bağından yedikleri üzüm için çıbığa ücret bağlamalarını hatırlattı. Öküzü kesiyorlar etinden bir lokma et yemiyorlar sadece deriden çarık yapmak için çaresizce kestiklerini bahsediyorlar tek kişiye yazık olur imece ile öküzün parasının ödenmesini de öneriyorlar. Benim ilgimi çekti hikâye sizde okuyun.

Diline sağlık Kerim amca demiştim o gün şimdi ise Allah gani gani rahmet eylesin demek düşüyor bizlere. Saygılarımla

Kerim emminin dilinden aktarılan Balkusanlı bir şaire Hanım yengemizin (Kerim emminin kardeşinin eşi) köyde halen söylenen uzunca şiir ama ben üç dörtlüğünü de yazarak yazıma son vereyim.

 

Kayaları yüksektir çoktur arılık

Suyunu içenlerde olmaz sarılık

Ağustosta dağlarda bulursun karlık

Balkusandır yörede nam vermiştir şöhreti

 

Dağları taşları sanki Pazar ve çarşı

Ortasından ırmak akar denize karşı

Üç yüz altmış pınarı var kıbleye karşı

Balkusandır yörede nam vermiştir şöhreti

 

Meşhur deke çatında konuşan çeşme

Darılır sonra suyunu içmeden geçme

Rahmet oku çeşmeyi yapana duasız içme

Balkusan köyüdür nam vermiştir şöhreti

 


Yazarın Diğer Yazıları