Çukurova Bayramlığın Giyerken

Bu gün şöyle bir seyreyledim hamsin'in ilk günlerini Mart ayının dördünde baharı andıran bir hava var ancak bu yalancı bahar havasına çok güvenilmez. Ülkemizin değerli gezgin Âşıklarından geçmişte de gelecek de ve günümüzde de çok sevilen ve şiirleri deyişleri dillerden düşmeyen medar'ı iftiharımız dilimiz Türkçeyi en düzenli ve layığı ile konuşan dizelerine döken merhum Karacaoğlan her baharın arifesinde olduğu gibi bu günde şiirleri ile dilime gönlüme geliverdi. Çukur ova bayramlığın giyerken / Çıplaklığın üzerinden soyarken / Şubat ayı kış yelini kovarken / Cennet desem sana yakışır dağlar diyor bir dörtlüğünde.
EE böyle bir ozan gönlüme nasıl gelmesin efendim. Ben daha çocukluğumda Garip dağlardan korkan bir fakir çoban iken, kırsalda dağlarda onun hitap ettiği doğa ile baş başa kaldığımda devamlı onun şiirlerini okur hem de kendi dilimle gönlümle türkü yapar yanık yanık okurdum. Bu okumalarımı dinleyen güzeller gençlerde neşe içersinde yanıma gelip ülen Ismayıl ya da gardaşlık birkaç deyiş daha oku ne gözel söyleyyon diye ısrar ederler onları da kırmazdım. En çok sevdiğim deyişi ise aşağıda yazdığım Çukurova dörtlükleri idi. İşte baharın kokusunun hissedildiği şu günlerde o dörtlükleri hem hüzünlenerek okuyor hem de dağların yaşamına hasret çekerek manileri mırıldanıyorum.

Benim köyümün dağları da böyle cenneti andırır. Ama bazen de zirvesine duman çöktü mü gayri kimseyi tanımaz. Bunları şöyle sıralayabilirim. Murat oturduğu Gedik yatak, Isırgalının çatalı, Arayayla başı, Ekiççe güneyi, Dazlak tepesi Güllü tepesi, Alisumas tepesi,, Kayalı tepesi Sivriçevrik tepesi, Musabey vadisi, Ahırdamları vadisi, Kestel vadisi, İn ağıl vadisi kışla yaylası por pınarı Türkmen mezarları kışla yaylası büyük yayla tekke yaylası su çıktığı boğazı. Oğlak yatağı güzelliği bir ayrı yaşam öyküsü bir başka doğal güzellikleri var. İşte sizinle paylaşmak istediğim baharı müjdeleyen Karacaoğlanın Çukurova şiiri. Bu halk aşığını rahmetle anmamıza vesile olsun. Belki yeni gençliğimizin bu deyişlerde anlayamayacağı sözler vardır ama olsa da insanın gönlüne hitap edişi bir başka güzelliktedir.
Merhum bir bahçede yorgun dalgın uykuya varmış etrafını köyün güzelleri sarmış kızlar onu bilemeyince birbirlerine sormuş. Bu yatan kim ola kızlar? Biri dikkatlice bakmış bu Karacaoğlan demiş bir diğeri Karacaoğlan dedikleri bumuymuş gerçekten pek de garaymış gızlar deyivermiş. Bu kızın son sözü bizim aşığın kulağına gidivermiş. Oda uyanıp sazını eline alıvermiş. Şöyle dörtlüklerle kızlara seslenmiş.


 

 

Kara değil mi?

Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi?
Yüzünü sevdiren gelin
Kaşların kara değil mi?

 

Güzel, ben seni isterim
Seni koynumda beslerim
Güzel yüzünü, , göreyim
Zülüf'ün kara değil mi?

 

Boyun uzun, belin ince
Yanakların olmuş gonca
Salıverirsin kolunca
Beliğin kara değil mi?

 

Utanırım akar terim
Güzellikte yok benzerin
En sevgili makbul yerin
Saçların kara değil mi?

 

Beni kara diye yerme
Mevlâ'm yaratmış, hor görme
Ala göze siyah sürme
Çekilir, kara değil mi?

 

Hind'den, Yemen'den çekilir
İner Bağdat'a dökülür
Türlü taama ekilir
Biber de kara değil mi?

 

Göllerde kuğular olur
Göğüs ak, kara benlidir
Mısır'da ki zenginlerin
Kölesi kara değil mi?

 

Pınara konan kuğunun
Kanadı beyaz çoğunun
Çöldeki Arab beyinin
Çadırı kara değil mi?

 

İller de konup göçerler
Lâle Sümbülü biçerler
Ağalar, beyler içerler
Kahve de kara değil mi?

 

Evlerinde sular akar
Güzelleri göze bakar
Hublar yanağına sokar
Sümbül de kara değil mi?

 

Karaca'oğlan der, inşallah
Görenler desin maşallah
Kara donludur Beytullah
Örtüsü kara değil mi?


Yazarın Diğer Yazıları