Güzel Ahlakla Ahlaklanmak

Güzel ahlak medeniyeti, yani toplumları ayakta tutar. Tarihin yapraklarını şöyle bir karıştırıp tarihin derinliklerine inersek milletlerin yıkılmasının, yok olmasının sebeplerini inceleyip araştırırsak görürüz ki, iktisadi imkânlara sahip olmalarına rağmen ahlakını yitirmiş hiçbir millet, hiçbir toplum uzun süre ayakta kalamamış ve mutlaka çökmek zorunda kalmışlardır. Lut kavmi, Âd kavmi, Semud Kavmi, Bizans ve Roma imparatorlukları bunların açık birer örnekleridir.

Tarihi çok okuyanlar Roma imparatorluğunun en büyük şehri olan Pompei'nin yıkılış hikâyesini mutlaka bilirler. Ahlaksızlığın ve edepsizliğin zirveye ulaştığı şehrin hemen hemen her sokağının bir umumhaneye, her köşe başında bir meyhanenin, bulunduğu bu şehirde meydanlar çıplak kadın meşheri haline gelmiş, haya ve izzet duyguları silinmiş, aile münasebetleri tamamen kopmuş, kadınlar bir orta malı gibi başkalarının kollarına verilmiştir.

Bütün bunlardan dolayı bu şehir halkı Allah'ın öyle bir gazabına uğramış ki, ahlaksızlığın verdiği o sarhoşluk vurdumduymazlık sebebi ile tüyleri daha kıpırdayamamıştır.

Hâlbuki bir azabın, bir felaketin geleceğini bütün canlılar sezmiş, kurtlar bağırmaya, köpekler ulumaya, kuşlar kendilerini sağa sola çarparak uçuşmaya başlamışlardır. Ama ahlaki çöküntü içersinde olan insanlar bunu fark edememiş nihayet korkunç bir sarsıntı ile Vezüv yanardağı patlamış, kor halinde şehrin tepesine çökmüş ve canlı bir tek insan bırakmamıştır. Yani hangi yönden bakarsanız bakın, Ahlaksızlığın girdiği yerlere mutlaka felaketler yağmıştır. Tarih boyunca bu böyle devam ede gelmiştir.

Ahlak, "Güzel huy, iyi tavır, yüze Allahın ve Resulünün çizdiği hududun dışına çıkmamaktır” diye tarif edilebilir. Bu bakımdan mutlaka imanla ilgili olan ahlak Yüce Allah'ın kitabı Kuranı Kerim'den ve Resülullah Efendimizin sünnetinden alınmış ise Ahlâktır.

Yüce Allah Kuranı Kerimin, Azhap suresi 21. ayetinde, "Andolsun ki Resulullah da sizin için, Allah ve ahret gününde güzellikleri umar olanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır” buyurur. Yine Rabbimiz Kalem Suresi 4. Ayeti kerimesinde Resulullah'a hitapla "Sen Hiç şüphesiz büyük bir ahlak üzerinesin” buyurmaktadır.

Evet, Allah'a ve Resulüne istinat etmeyen, Kuran'ın hükümlerine uygun düşmeyen bir ahlak bizim dinimiz İslam ahlakından değildir. Eğer bu günkü insanlık Allaha ve Resulüne inanmıyor, Kuranın hayat aşkından nasip alamıyorsa o aradığımız ahlakı bulmasına da imkân yok demektir.

Peygamber Efendimizden den okuduğum bazı hadisi şeriflerde şöyle buyurur. Müminlerin en faziletlisi, ahlakça en güzel olanıdır. Ben ancak en güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim. Başka bir hadisinde ise, Kıyamet günü,Müminlerin mizanında güzel ahlaktan daha ağır bir şey yoktur.

Görülüyor ki yüce ahlakı tamamlamak için gönderilen Resuli Zişan Efendimiz müminleri güzel ahlaklı olmaya teşvik etmekte, güzel ahlakın fazilet ve derecesini beyan buyurmaktadır. Bu bakımdan Müslüman güzel ahlaktan asla uzak yaşamamalıdır. Gerçek ahlak sahibi bir mümin Allaha karşı kulluk vazifelerini Peygambere karşı da ümmetlik görevlerini yaptıktan sonra şahsına, ailesine, akrabalarına, komşularına, milletine, vatanına karşı vazifelerini de eksiksiz olarak yapmış olur. Bunlardan birini bile terk etmek güzel ahlakın zayıflamasına sebep olur. Ahlaklı Müslüman o kimsedir ki: Başkalarında gördüğü ayıp ve noksanları kendinden bilir ve uğradığı her felaketi kendi amelinin neticesi olarak sayar.

Her şeyde Allahın hikmetini arar. İşte hak aşıklarının güzel ahlak sahiplerinin yolu budur. Burada güzel ahlakın ne olduğunu göstermesi bakımından şu iki misale dikkatinizi çekerek yazımı sonlandıracağım.

Bir zamanlar Mısır'da bir kıtlık hüküm sürer. Mısır ahalisi zamanın âlimlerinden Zünnûn Hazretlerine yağmur duası yapması için ricada bulunurlar. O da hemen Mısır'ı terk eder Medine'ye gidip orada duaya başlar. Çok geçmeden Mısır'a yağmur yağar ve o kıtlık da geçer.Bir zatın, "Duanızı niçin Mısır'da yapmayıp Medine'de yaptınız?” Sualine şu cevabı verir: "Bu kıtlığa sebep o belde halkının günahlarıdır. Uzun uzun düşündüm ve Mısır'da kendimden ziyade günahkâr bir kimse görmedim. Belki bu kıtlık benim yüzümdendir dedim ve duamı Medine'de yaptım.

Yine büyük zatlardan Ebu Osman hazretlerinin üzerine bir sokaktan geçerken kül dökerler, o atından iner üzerindeki külleri silkeler ve temiz bir yerde şükredip secdeye kapanır. Kendisine "Üzerine küldökenlere niçin kızmadın?” denilince, "Ateşe müstehak olan bir kimse kül ile kurtulmuşsa kurtaranlara kızar mı yoksa hürmet mi eder?”diye cevaplar. Böyle kimselerin ahlakı ile ahlaklanmayı nasip etsin bize Yüce Rabbimiz.Amin.


Yazarın Diğer Yazıları