Halk Hekimliğinde Bin Derde Deva Otlar – III

Isırgan otunun iki çeşidi vardır baharda taze iken analarımız mutlaka tazesini toplar gelir haşlar boranı yapar yoğurtla iştahlıca yerdik. "Çok faydası olur guzum baharda birkaç defa yesek iyi olur” derdi. İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yaşı veya kurtulmuş tozu kanamayı çabuk durdurur. Kurt yaralanmalarında mundar hayvan tabir edilen tek tırnaklı hayvanların tedavisinde çok önemli bir ilaçtır. Bunu köyümüzün paytarları (veteriner) iyi bilirdi ve onlar uygulardı.

AYDAŞ HASTALIĞI TEDAVİSİ

Aydaş olan çocuklar halsiz vücutsal olarak gelişmeyen devamlı ağlamaklı anneye eziyet eden güç kuvveti olmayan anasını emmeyen yemeyen içmeyen çocuklar demektir.

Bunların tedavisi de ne yazık ki eskiden beri uygulanan bir yöntemle tedavi edilir köyümüzün kuzey yönünde bulunan Rumlardan kaldığı iddia edilen bir mezarın ayakta kalmış bir aşağıdan yukarıya sivrilen ve üzerinde ufak bir çukur bulunan mezar taşının dibine ya annesi ya da ninesi yahut bir yaşı ilerlemiş komşu kadın tarafından yatırılır çocuğun yanında iki rekat namaz kılınır. Oradan ayrılınca mezarın doğu tarafında büyükçe bir ardıç vardır. Bir de aynı ardıç büyüklüğünde köyün batı çıkışında var. Çocuğun bezinden yahut gömleğinden bir parça yırtılarak o ardıç ağacına bağlanır çocuğun hastalığının iyileşeceğine inanılır.

Afakan, yürek kalkması, yürek hoplaması denilen bir hastalık… "Afakanlar bastı, kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor” denilir ya… Bir heyecan ve ya korkuyla oluşan afakan, hasta kişiyi devamlı rahatsız eder tedavi edilmez ise daha kötü neticeler doğurur. Bu hastalığın tedavisi hastalığın geçmemesi ve mecbur kalındığı takdirde Avdan tekkesine giderek şifa aranırdı. Oradan tekke içinden toprak alınıp yalanır ve tekkenin bakıcısı tarafından bazı hareketler yapılarak dua edilirdi. Yok tekkeye gitmeden tedavi gerekirse köyde ağzı dualı büyük kadınlar ve erkeler tarafından dualara okunarak hastanın kalbinin üzeri sıvazlanır ve hastalıktan şifa bulunurdu.

AVDAN TEKKESİ

Bir hatıramı nakledeyim. Avdan Tekkesi'ne gitmiştik. Bizi türbeye bakan türbedar saygı ve hizmet aşkıyla dolu olan bir kardeşimiz Zarife Bacı karşılamıştı ve türbede yapılacak işleri ve anlatmıştı, çok sevecen ve güler yüzlü Anadolu kadını. Zarife Teyze'ye türbe hakkında bildiklerini sormuştum. "Gardaşım Ismayıl Efendi bunlar Mevlana'nın gardaşları imiş benim duyduğum ama fazla derinini bilmeyyorum. Ben buraya bakarım Allah rızası için. Heç garşılık beklemem. Türbenin gışın sobasını yakarım, buraları siler süpürürüm. Türbeyi temiz tutarım. Gelenlere hürmet ederim onlarla ilgilenirim. Yapılacak işleri bildiğim kadarıyla tarif ederim. Ben burada çok enteresan olaylara da şahit oldum” dedi. Belliydi Zarife bacı hakikaten çok güzel bakmış türbeye her yer tertemiz. Namazlıklar yerli yerinde Kur'anı Kerimler, dini kitaplar dolapta. "Buraya hangi hastalar gelir Zarife Bacı?” dedim. "Her çeşit hasta gelir İsmail ağa, meczuplar gelir, çocuğu olmayan hanımlar gelir, konuşmayan çocukları zayıf düşkün çocukları yürümeyen çocukları daha neler neler gardaşım” dedi. "Anında şifa bulanlar oldu mu?” diye sordum. "Oldu tabi bir gelin getirdiler iki üç kişi zor zapt ediyordu. Türbeye girdi hemen sakinleşti türbedeki çukurdan aldığımız topraktan bir parça ağzına sürdük ve karşıda bir noktaya dikkatli bakmaya başladı. Bizim bütün anlattıklarımızı dinledi ve bize dönüp sizin anlatmanıza gerek yok bana işte karşımda başı sarıklı bir dede hem okuyor hem de çok güzel şeyler söylüyor, korkma iyi oldun sen artık deyip kalktı gendisi dua ederek çıktı getti” dedi. "O söyledi biz inandık” diye ekledi.

KOLUN KODUĞU EFSANESİ

Köyümüzün Evliyatekke köyü ile aramızda kalan bir mevki vardır adına Kolun Koduğu denir. Burada büyükçe bir taş vardır. Bu taşın üzerinde kolun dirsekten bileğe kadar yerleşebileceği bir oyukluk vardır. Kendi köylerimiz ve yakın çevre köylülerden kolu ağrıyan kadın erkek çoluk çocuk buraya getirilir ağrıyan kol taştaki kanala yerleştirilir dua okunur Allahtan şifa istenir ağrıların dindiğine inanılır. Evliya tekke köyü Gökyurt köyü İlyasbaba köyü üçgeninde Menevlik boğazından Evliyatekke köyüne giderken yolun sağında orman içerisinde bir taş üzerindeki kola göre oyulmuş bir yer ama bilen birisi ile gidilmesi gerekir.

KÜKÜRT PINARI

Köyümüze komşum olan Evliyatekke köyünün Harmancık diye bilinen mevkiinde yerden kaynayarak çıkan bir kaynak suyudur kükürt suyu. Çıkışı gayet berrak olan ama mecrasına aktıkça toprakta beyaz köpükler ve travertenler meydana getiren bu su 200 metre kadar yakınına varınca müthiş bir koku yayar etrafa, koku kükürt kokusudur. Bizim yakın köylülerimiz ve Konya'nın içinden diğer köy ve kazalarından uyuz hastalığına tutulup da buradan gelip su içenler, ya yerinde ya da evlerinde içerek şifa ararlar. Ayrıca çamurundan da vücutlarına sürerek şifa isterler. Bazıları güzelleşme amacıyla bu tedaviyi uygularlar. Bizim Kestel arazisine ve Kükürtboğazı'na çok yakındır. Ulaşımı Evliyatekke Köyü'nden daha kolaydır. Bu hastalık için başka bir önemli su ise Detse (Yeşildere) köyünde vardı ufak bir gölet ismi Gargalı suyu idi. (Devam edecek)


Yazarın Diğer Yazıları