Hep şu Alhanazların yüzünden! -I-

Sene 1969... İstanbul'dan köyüme döndüm. Büyükşehirlerde elektrik ile yaşayıp da kırsalda gaz lambası ve idareye mahkûm olunca aklımıza birçok şey geliyor.

Köy idaresinde olan büyüklere sordum "Yahu hiç elektrik için müracaat etmediniz mi, Muhtar?”"Sorma o dertlerimizi Gara Ismaylım” dedi içini çekti uzunca. "Ne hayır” dedim. "Müracaat ettik, hatta siyasiler ve politikacılarla istişareler ederek. İşte gördüğün beton direkleri bile köye kadar getirttik ama bizimle müracaat eden köyler elektriğe kavuştu. Biz halen gaz lambası ve idare yakmaya talim ediyoruz” dedi ve başladı anlatmaya: "Bir müteahhit geldi 18 km olan nahiyemizden köye kadar olan mesafede 50-60 kadar direk çukurunu 30 lira ücret karşılığı kazmamızı ve yardımcı olmamızı istedi, olur dedik. Ne var ki köyde birkaç alhanaz (yapılan hizmeti çekemeyen geri kafalı arabozucu) köylülere "Boş verin kazmayın müteahhit değil mi işçileri yapsın, devletten parasını alacak diye köylüleri caydırdı. Müteahhit de zaten bizim köyün kuruluş yeri kayalık ve zor sarp olduğu için burayı yapmadan teminatı yaktı kaçı gitti.

Sadece bu kadar mı o teknoloji düşmanı alhanazların yaptıkları. Hayır... Elektrik gelince çocuklarımız direklere çıkar, cereyana çarpılır ölür, yok samanlıklarımızda, ahırlarımızda yangın çıkar, mallar telef olur, evler yanar, diye birçok boş laf... İşte böyle gaz lambasına devam, dedi.

Aradan üç yıl geçti bizler de artık evlendik, köyde ikamet etmeye başladık. 1973'te yeni bir seçim ile işbaşına gelen ihtiyar heyeti, yanında köyün hesap işleri ile ilgili katiplik görevini üstlendik. Artık bundan sonra Konya'daki İl İdaresi bürokratları ile dostluk kurunca gücümüzün yettiği kadar bu elektrik işi ile uğraşmaya başladım. Uzun süre, üç yıl bir netice alamadım.

1975'in sonları... Artık köyde seçimle ve ya başka bir sebeple ihtiyar heyeti muhtar değişse de ben görevde kalıyordum... Bir ikindi vakti evde yalnızım köy yeri olunca ailecek çok da çalışıyoruz işler yoğun herkes arla tapan bir iş peşinde. Bir Cip geldi evimin yanına ben hemen yanlarına koştum çünkü resmi araba olduğu belli idi. İçerisinden iki güzel giyimli bey indi, şoförün açtığı kapıdan mağrur bir eda ile bana doğru dönerek... ‘Bu köyün muhtarı azası yok mu yahu?' diye bana çıkıştı. Çünkü bana gelinceye kadar bir kaç kişiden sormuşlar onlar da el işareti ile ‘şo mehleye (mahalleye) gidin sorun' deyivermiş köylü insanı. Ondan dolayı kızmış köy elektrifikasyonu 15. Bölge Müdürü. Ben ‘var efendim ben ilgiliyim köyün katiplik işlerine bakarım' dedim. ‘Hah tamam aradığımızı bulduk. Bak beyefendi sizin köyünüz sarp ve dik buraya siyasi nedenler ile köy içine dikilmek üzere beton direkler verilmiş onları bu köyde gezdirip yerlerine dikmek mümkün değil. Onun için şimdi direklerin olduğu yere bir tır yanaştırdık, biraz sonra kurtarıcı gelecek onları sarıp başka bir yere dikeceğiz sizin köye ağaç artı beton direk yapılacak' dedi.

Ben üzerimdeki elbise çalışma elbisesi olduğu için oldukça pejmurde bir görüntü veriyordum gelenlere. Söze girdim ‘beyefendi hoş geldiniz birçok şeyler söylüyorsunuz da siz kimsiniz, henüz tanışmadık' dedim. Adam durdu ‘haklısın ben köy elektrifikasyonu 15. Bölge Müdürü Birol Adalı, bu müdür muavini bu da şoförümüz' dedi. Efendim ‘siz müdür olarak bu kararı almışsınız bize ne düşer, size yemek çay hizmeti vermek köyümüzden memnun olarak ayrılmanızı sağlamak, ne dersiniz?' ‘Ooo güzel konuşma, sen bu köylü müsün?' ‘Evet' ‘Allah Allah hayret doğrusu hadi ikramını yap bakalım' dedi, evimize girdik. Evde hanım filan da yok dedim ya. Sordum müdüre ‘köy mutfağından özel bir isteğiniz olur mu müdürüm?' Adamın şaşkınlığı arttı ‘yoğurt soğan var ise en iyi yiyecektir bizim için köyde' dedi.

‘Oo sizin harcınız kolay, hep köyde olanları istiyorsunuz zor olanı isteseniz de bocalasaydık olurdu Müdürüm' deyip şakalaştık. (Devamı Salı'ya)


Yazarın Diğer Yazıları