Mevlit Okuyacak Hoca

1970'in ilk yıllarında Güney komşumuz Evliyatekke köyüne çok yakın olan kendi köyüm Gilisıra'da köylülerimin ve köy ihtiyar heyetinin aşırı ısrarı üzerine Muhtarlık emrinde köy katibi olarak görev almıştım.

O yıllarda bu Evliyatekke köyünde çok sevdiğim değerli büyüğüm Mehmet Kayabaşı da muhtar idi. Samimi arkadaşlık ve kardeşliğe yakın olan samimiyetimiz dolayısı ile o köyünde kâtipliğini yapmam isteğini geri çevirmedim ve kabul ettim.

Bir sene sonu idi Evliya köyünde Mehmet ağabeyin evinde gece bütçe hesaplarını yapıyordum. Geçmiş hesapların Ekstresi'ni çıkarıp yeni bütçeyi meydana getirmek için uğraşırken meraklı köylüler de yanımıza geldiler.

Ben o yıllarda daha gencim, onlarla hem konuşuyorum hem de işimi yapmaya çalışıyorum. Kim derdi ki İsmail Detseli yıllar sonra araştırmacı gazeteci olacak diye… Oysa o günlerde bu tür hikâyeleri dinler her şeyi kaleme alırdı.

Neyse konuya dönelim. Rahmetli Hüseyin emmi, muhtarın amcası, rahmetli babası Hakkı emmi var… Hakkı emmi ki yaşı 80 civarlarında 60 yılı aşkın sene sonra askeri komutanlarını silah künyelerini ve geçmişi adeta yaşar gibi sayabiliyor çok zeki bir emmi. Bir ara Hüseyin emmi, merhum benim çalışmakta olduğum iskemlenin yanından geldi beni dürterek "ulen oğlum sen necisin, in misin cin misin yoğusam hayalet misin?” dedi. "Ne oldu da emmi?” dedim. "Ne olacak ulen konuşulannarı dinliyon onlara cuvap veriyon, gözünle herkese bakıyon bizimle her şeyi gonuşuyon galemle yazıp çiziyon sen nasıl bir adamsın? Bu kadar işi barabar görüyon nasıl iş bu ağnayamadım” deyince, tam karşısındaki yer minderinde Yastığa yaslanmış oturmakta olan ağabeyi Hakkı Emmi hemen yerinden doğruldu ve kardeşine hışımla bakarak, "Üseyin süs ulen, töbe de bakayım” diye azarladı. "Ne oldu ağa, doğru değil mi söylediklerim?”. "Doğrusu eğrisi olmaz gomaz olsun, Maşallah de bakayım, maazallah nazara oğradacaksın oğlanı!” dedi ve hemen kalkıp benim yanıma gelerek içerisinden bir şeyler okuyup benim üzerime üflemişti, o merhum saf ve temiz kalpli Hakkı emmi.

Daha böyle geçmişte yaşanmış birçok hatıralarımız vardı o güzel insanlar ile.

Yine yaşadığım bir hatıramı anlatamadan geçemeyeceğim. Merhum oldu Garalı Mevlüdü diye bir ağabeyimiz vardı Evliya köylü. Karlı bir kış günü ikindi vakti bizim köye geldi köyümüz muhtarı Mehmet emmi ve köylülerimizle sohbet ettiğimiz sırada gelip az bir hoşbeşten sonra "aman arkadaşlar Memedağam ya imam olun ya da imamı bulun” diyerek acele söze girdi. Bizim köyümüzün muhtarı merhum zeybek Mehmet Ertüzün emmi "Ne oldu Mevlit ne bu telaşın böyle?” deyince, "Ne olsun Mehmet ağa bu akşam evimde ölmüşlerime mevlit okutup yemek verecektim yemekler hazırlandı, davetleri yaptım ama Mevlit okutacak hoca bulamadım. Sizin köylü filan adama söylemiştim olur demişti şimdi hava karlı olunca ben gidemem oğlum hasta olurum bu karda at ile bir iki saat yolda gidemem” dedi. Ona da ne diyeyim haklı adam yaşlı adam. Başka vesait yok işte iki atım var birine hoca binecek, birine de ben. Gideceğiz köye mevlit okuyacak bir adam lazım deyip dert yanınca. Bizim muhtar Mehmet emmi merhum beni işaret ederek "İşte sana genç bir hoca, üzüldüğün şeye bak. Ismayıl hem namazları kıldırır hem de mevlidi okur aradığını ayağında buldun” deyince, Garalı Mevlid "Allah razı olsun sizden” deyip evvelden de aramızda samimiyetimiz olunca bana dönüp "Hadi Ismayıl gardaşlık, gidelim bu müşkilimi hallediver. Allah da senin müşkillerini halleder inşallah. Ne olursun çok dardayım misafirlere mehçop (mahçup) olacağım” dedi.

Biz artık çaresiz kaldık evime haber verdim. Mevlit ağabeyin getirdiği eyerli ata bindik, Evliya köyüne gitmek üzere yola çıktık. Tam köyümüzün güneyindeki yüksek bir dağ ciğer yerinin tepeye gelmiştik ki bir tipi, bir kar ortalık göz gözü görmez oldu. Bocaladık, şaşırıp kaldık, atlar da sepkenli yağan kar ve tipiden yürüyemez duruma geldi. Orada atlardan indik bir mağaraya girdik. Yarım saat kadar orada mahsur kaldık, patika yol iki köyün tam arasında yolun yarısı idi. Ben köyüme dönmek isterken Mevlit ağa merhum yalvarıyor, "Gardaşlık, az kaldı hemen varırız köye atlarıma güveniyorum ben. Hadi son bir gayret” diyerek tipinin durması için Allah'a yalvarıyordu. Allah isteğine cevap verdi ve tipi biraz diner gibi oldu. Hemen atlara binip tekrar yola koyulduk ve sağ salim Evliya köyüne vardık. O akşam namazı camide kılıp yemek için mevlit evine geldik. Yemeği yedik, ardından tekrar camiye gidip yatsı namazını kıldık. Tekrar eve gelip mevlit okuma işini usulüne uygun olarak gerçekleştirip ölmüşlerimize hayır duada bulunduk. Ertesi gün hava biraz daha iyileşmişti Mevlit ağam beni yine atı ile köye getirdi ve teşekkür etti.

Gelin iş buraya kadar gelmişken bu köyümüzü biraz tanıyalım.

Evliyatekke köyü 1250'li yıllardan sonra Horasan taraflarından insanları irşad için gelmiş olan Kutbül-Akdap Muhammed Arif isimli bir şahsın buraya konması ile kurulduğu rivayet edilen bir köyümüz.

Köy diğer köylerimizin de uğradığı göç erozyonuna uğramış. Botsa'nın batısında çok derin yamaçları olan derenin kuzey kıyısında kurulmuş olan bu köyümüz pek fazla bir haneye ve nüfusa sahip değil ama çok havadar, kıt ama verimli bir dağ toprağına sahip suyu bol bir köyümüz. Kuzeyinde tarihi Gilistra doğusunda İlyasbaba Tekke ve Güneydere (Botsa) köyleri ile çevrili yolu şimdi asfalt Gilisıra köyüne 2 km. kala İlyasbaba köyü ayrımını kullanarak 4 km. sonra bu köye ulaşılır ve yolu çıkmaz yoldur. Yörede Gavur gölü diye bilinen Tabi bir gölden sulama suyunu sağladığı gibi ayrıca geçtiğimiz yıllarda İç Toroslar diye adlandırdığımız Konya ovasına batıdan dikey bakan bu yörenin Alısumas Kayalı, Güllü, Tepe, Dazlak gibi dağların kardeşi olan bu köyün hudutlarındaki Karatepe dağının zirvelerinde kurulan Evliyatekke göleti köyün su rezervini daha da kuvvetlendirmiştir. Son yıllarda gerek muhtarlarının girişimci oluşu gerekse İl Özel İdaresi'nin verdiği destek ile Güneydere (Botsa) ve Evliyatekke köylerinde uygulamaya başlanan organik tarım, patates ve başka ürünlerin yetiştirilmesinde verim sağlanmıştır. Daha önceleri Konya'ya göç etmiş birçok girişimci zenginleri de vardır adı geçen köyümüzün. Adı geçen başlıca ailelerin lakapları ise şöyledir: Evliya köyünün benim yaşım itibari ile bildiğim aile lakapları ve soyadları.

Giliisraya göçen Abbas Hocagil sülalesine Koca Mehmetgil denirmiş. Ak Mehmetgil sülalesi Hacı Şevkiler soyadları Akkan. Mecitler sülalesi, soyadları Kuyucu. Mavugil sülalesi soyadları Acar. Hocagil sülalesi, soyadları Bilgiç. Sakagil sülalesi, soyadları Kayabaşı ve Kunt. Hacı Aligil sülalesi soyadları Uslu. Kolsuzlar sülalesi, soyadları Uslu. Tekkeşingil ve Cömülügil sülalesi soyadları Tüzün. Deli Yasin Mırışgil sülalesi, soyadları Çalık. Fettahlar sülalesi bu köye Antalya'dan gelme, soyadları Çadırcı. Ve Hacı Osmangil sülalesi soyadlarını bilemedim. Eski Oğlangil sülalesi Gilissira'dan buraya gelmeler eşi Evliyalı, soyadları Saatçi…

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları