Nasıl Zorla Çavuş Oldum? -II-

Bu arada bir gece dershanede ders yaparken çavuşlar soru sorup bilenlere bilemeyenleri tokatlatıyorlardı. İki soru sordular, "Türkiye'nin arazi ve nüfus bakımından büyük illeri hangileridir?” İri yapılı güçlü bir arkadaşımız vardı, Erzurumlu Selahaddin ona sordular iki soruyu da "Erzurum” diye cevapladı. Aynı soruyu bana da sordular. "Nüfus bakımından İstanbul arazi bakımından Konya” dedim. "Aferin bildin şuna bir tokat at” dediler. Hafif vurursan şayet çavuşlar iltimas geçtin diye seni dövüyor. Ben de güzelce bir tokat attım Selahaddin'e. Hemen akabinde bir tokat da o bana vurdu ki neredeyse kapıdan dışarı çıkacaktım, havada uçtum adeta. Koğuşa bir gülüşme çöktü. Tuhaf oldum, doğrusu ağlamaklı bir hal aldım. Sonra ortalık yatıştı. Selahaddin'e "Sen buna niye vurdun, diye sordu çavuşlar. O da "Bana vurmasaydı” deyince, başladılar yine gülmeye.

Adına "kemikkıran” derler bir üsteğmenimiz vardı. Eğitim subayı idi. Yıllarca asabiliğinden, dürüstlüğünden, kavgacı kişiliğinden terfi almamıştı. Kemikkıran, dışarıda dershane de traş olmuş berberin penceresinden bizim manzarayı seyrediyormuş. İçeri girdi çavuşları alıkoydu, bizleri serbest bıraktı. Onlara öyle bir dayak çekti ki sormayın. Eşek sudan gelene kadar.

"Ulan böyle kaç tane genç yetiştirip de gönderdiniz orduya? Bu ana kuzuları sizin oyuncağınız mı?” diye diye bağırttı hepsini.

Neyse gelelim biz yine benim çavuşluk işine. Üsteğmene yalvarıyorum "Komutanım etme, eyleme! Ben çavuş kursuna gideyim” diye "Hayır” diyordu, ısrarla. Yine bizim Naci hemşeriye iş düştü ve yarbaya iş aksetti. İmtihanda kazananlar, kursa gidecekti. Yarbaydan onayı almaya gitmiş bizim bölük komutanı Selâhaddin Üsteğmen. Kışla komutanı İhsan Saygın Yarbay arkadaşım hemşerim Naci'den aldığı benim ismime bakmış kursiyerlerin içinde ismim yok, sormuş Yarbay, "Hani İsmail Detseli?” Üsteğmen "Efendim o yemekhane sorumlusudur” deyince, o da "Olsun yemekhaneye bir başkasını ver. Detseli'yi Hemen Manisa Doğukışla'ya çavuş kursuna göndereceksin. Çavuş adayı olarak seçtiğin adamların hepsinden fazla puan almış adamı nasıl göndermezsin senin hakkında soruşturma açarım” diye de tehdit etmiş Yarbay.

Eli mahkum Üsteğmen geri geldi ve bana aynen şöyle söyledi: Git iki onbaşı pırpırı al, koluna dik gel buraya...

Söyleneni yaptım. Oysa öbürlerinin onbaşı terfilerini kendisi özel bir törenle takmıştı. Bölüğün önüne beni çıkardı ve "Arkadaşlar bu efendi benimle inat etti, ama askerliği buna zehir edeceğim. Nasıl olsa çavuş eğitimi sonunda yine bana bu bölüğe gelecek” dedi.

Yola çıkıyoruz bir sabah erkenden trene bineceğiz. Manisa Doğukışla Çavuş talimgâhına geleceğiz. Üsteğmen herkese "güle güle gidin gelin arkadaşlar' dedi, bana hiç seslenmedi, ama yarbayım geldi hepimizi uğurlarken bana özel bir ilgi gösterdi ve yanağımı okşayarak moralimi düzeltti ve "senin iyi bir eğitimci olacağına inanıyorum Detseli” dedi.

ÇAVUŞ KURSUNDAYIZ

İlk gün öğleden sonra bir çavuş nezaretinde ufak bir koşu yaptık daha henüz tamamlanmamış sevkler, günlük adaylar beşer onar geliyorlar. Piyade bölüğü tamam olmasına karşılık ki onlar yakın taburlardandı. Batıkışla ve Doğukışla'daki temel ve ihtisas taburlarındandı, ama bizim silah bölüğüne Türkiye'nin dört bir yanından çavuş adayları geliyordu. Bizde beş kısım vardı; geri tepmesiz top, çeşitli havan, makineli tüfek, keşif ve istihkam kısımlarında çavuş yetişiyordu silah bölüğünde.15 gün içinde herkes tamamlandı. 155 kişi piyade bölüğü kursiyer, 62 kişi silah bölüğü kursiyeri var. İşin enteresan tarafı bizim silah bölüğünde iki tane ilk okul mezunu varız biri ben diğeri ise Sivaslı Mehmet Kafalı arkadaşım. Diğerleri hepsi tahsilli. En düşüğü ortaokul mezunuydu. Bir hemşerim var Konyalı Mehmet Çavuş -merhum oldu- O da pek sahiplenmiyor durumumu. Geriden kolaçan ediyor sahip çıkılacak biri mi değil mi diye. İçten içe takip ediyormuş Mehmet çavuş çok akıllı ve diktatör biri idi,

o tepmesiz top çavuşu. Benim branşım makineli tüfek, benim de -sağ ise kulağı çınlasın- bir çavuşum var ki talimgâhta namı var Karadeniz Ordulu Murat Akçin. Eğitimin üçüncü günü ona sorum şu oldu: "Çavuşum burada bizim kalabilme şansımız var mı?” "Var ama o şans sana hayli uzak.” "Niçin?” "Burada senin mezuniyetin ona yeterli değil herkes lise mezunu, üniversite terk. Ortaokul mezunu bile az. Sen bunların arasından çıkacaksın, birinci hadi ikinci olacaksın. Yok yok bu imkânsız. Onun için senin bu şansın zayıf onbaşım” dedi. "Çavuşum neden olmasın bu çalışma ve okumayla olmuyor mu?” "Evet!” "Ben bunu başarırım.” "Hadi bakalım azmini sevdim len Konyalı” dedi.

Ben talimname elimde, gece gündüz hem kültür derslerine hem de askeri ve silah bilgilerine çalışıyorum. Aklımda geri Kırkağaç'taki birliğe dönmemek var. Oradaki üsteğmen ile takışmamız beni buna mecbur ediyordu sanki. Üç buçuk aylık eğitim döneminde gerek çavuşlarımdan ve gerekse subay ve astsubaylarımdan tam not aldım ve hepsi tarafından sevildim. (Devam edecek)


Yazarın Diğer Yazıları