Siyasilerin 12 Tenekesi

Atalarımızın bir güzel sözü vardı. Siyasetçiler üzerine söylenmiş bu söz ta padişahlar zamanında olan bir olayı dile getiriyor olmasına rağmen günümüz siyaseti ile de birebir örtüşüyor.

Rivayet edilir ki asırlar önce halkı için çalışmayıp halk yararına bir iş yapmayan ancak sadece kendisi için çalışan ülkesini ve ülke insanlarının refahını, yolunu belini fakir fukarasını hiç düşünmeyen. Ancak varsa yoksa kendisi ve yandaşları için çalışan bir padişahmış, ama her şeye rağmen her konuda söz olarak çok da doğrucu bir idareci imiş!

Zaman böyle geçip giderken bir zaman gelmiş ülke halkı bu duruma isyan etmiş başkaldırmış. Padişahın sarayı önünde binlerce kişi toplanıp "bu padişahı istemezük” diye haykırıp gürültüler çıkarıyorlarmış. Durum sarayında tahtına kurulmuş oturmakta olan padişaha tez iletilmiş ve ne yapılması gerektiği konusunda yaverleri ve adamları tarafından akıl istenmiş.

Padişah onlara "durun” demiş "ben halkım ile bir görüşeyim onlarla konuşayım sonra gerekeni yaparsınız.” Sarayın en yüksek balkonuna çıkmış, görünmüş halka ve sormuş "ey halkım şikayetiniz nedendir isteğiniz nedir?” deyince halk hep bir ağızdan "sen bizimle ilgilenmiyorsun hep kendine çalışıyorsun bunca fakir fukara hasta yardıma muhtaç varken onlara bakılmıyor yollarımız hastanelerimiz yetersiz, onun için seni istemiyoruz tahtan inmeni istiyoruz” demişler. Padişah şöyle seslenmiş, "Ey benim tebaam, ey benim halkım! Size bir gerçeği söyleyeyim, hem gerçekleri görün hem de nasihatim olsun, hem de daima aklınızda bulunsun. Ben bu tahta çıktığımda kendim için tam on iki teneke getirdim, onların on tanesini altın ile doldurdum iki teneke kaldı onları da doldurunca artık sizler için çalışacağım sizlerin bütün ihtiyaçlarına cevap vermeye gayret edeceğim. Ancak siz beni tahttan indirip yerime bir başkasını getirirseniz o da on iki teneke ile gelecek. Bu değişiklikten zarar görecek olan yine sizlersiniz. Siz bilirsiniz amma dediğim üzere eğer bana sabır gösterirseniz kazançlı siz çıkarsınız. İki tenekem kaldı onlar da dolduğunda artık sizlerin her isteğini yapacağım” der. Sonra halkı sarayın önünden savmış.

Artık bu padişah hakikaten o iki tenekeyi de doldurduktan sonra kanaatkârlık yapıp yeter bu kadar servet bana deyip gerçekten halkı için çalışmış mı bilinmez ama bugünün siyasetçileri ne yazık ki doymak filan bilmiyor sadece paraya doymadıkları aşikâr da makam ve şöhret doygunluğu hiçbirisinde görülmüyor. Bir bakıyorsun adam bunamış, yediğine içtiğine aklı ermiyor yürümeye takatı kalmamış adeta ölüm döşeğinde halen o makamdan inmek bilmiyor. Bu iş ülke sevgisinden filan değil.

Değerli okurlarım bu makam mevki aşkı ve hırsıdır. Eğer memleket sevdası ülke idaresi aşkı olsa yerini zamanında, ülke gençlerine bırakır ülkenin çıkarlarını düşünür. Son 12-13 yıldır Allah razı olsun Recep Tayyip Erdoğan üç dönem şartı getirdi de bu kalıcı vekilliğin bir nebze önünü kesecek diyebiliriz. O zamanın idaresinde padişah ve çevresi vezir vüzeraları varmış. Şimdiki siyasetin ise ahtapot gibi birçok kolları var çünkü bugünün siyaseti Cumhuriyet ve demokrasi siyaseti güya. Makamlar çok Cumhurbaşkanı, parti genel başkanı, parti il başkanı ilçe başkanı, başkan yardımcıları belediye başkanı, daire başkanları ya da devletin her hangi bir kurumunda idareci olmak hangi birisini sayayım. Elini sallasan başkana değiyor.

Adam bir bakıyorsun iki lafı bir araya getirmekten aciz, bırak halk idaresini evinin idaresini bile yapmakta yetersiz ama hasbel kader bir partiye üye olmuş bir makama getirilmiş evi yokken malikâne sahibi bağı bahçesi yokken bağ bahçe sahibi oluvermiş. Yalnız bu kadar mı yandaşları, akrabası, eşi dostu, yedi sülalesi de iş güç sahibi olmuş. Hatta öyle eften püften iş sahibi değil. Büyük iş adamı olmuş bütün devletin muslukları çeşitli iş ve müteahhitlik başlıkları altında bu yandaşlara akıtılmış. Yani "devletin malı deniz onu yemeyen domuz” diye söylenen eski bir söz hesabı. Ye Mehmet ye... Bizim güzel ülkemiz böyle cebini düşünenlerin siyasette boğuştuğu bir ülke işte. İstisnaları yok mu, elbette var...

Oysa bizim dinimiz, bu tür siyaseti bu tür yanlış işleri yasakladığı gibi çok da sorumluğu olduğunu, bu tür kayırmaların cebellezi yapmaların uhrada, yarın hak divanında çok ağır ve hesabını vermenin zor olduğunu söyler.

Ne dinleyen var, ne aldırış eden var ne de ahreti düşünen var. Varsa yoksa 12 teneke hesabıyla günü gün etmek var.

Şimdi önümüzde kısa zaman denebilecek birkaç ay sonra yerel idareler yönetiminde şehirleri ayağa kaldıracak gerek ülke dışında gerek ülke içinde refah ortamını sağlayacak insanları iş başına getirebilmenin yolu olan sandığa gideceğiz. Seçtiğimiz adamların sorumluluğu olduğu kadar biz seçmenlerin de bir o kadar sorumluluğu vardır. Hatta seçmenin sorumluluğu seçilenden daha fazladır denebilir.

Son yılların siyasetçilerinin bizleri ve ülkemizi iyi idare ettikleri halkın refah düzeyini yükselttikleri Türkiye cumhuriyetini dünya konjonktüründe sayılan sevilen değer verilen bir konuma getirdikleri konusunda tereddüdüm yoktur. Benim şahsi kanaatim güzel bir idare ile yönetildiğimizdir. Önümüzdeki seçimlerden sonra ülkemizi ve şehrimiz Konya'da bizleri temsil edecek Başkanların seçilmesi için hayırlara vesile olsun diyor, saygılar sunuyorum.

 


Yazarın Diğer Yazıları