YALVAÇ-1-

Yazmak için kalem ister

Aşıktır yazmaya gönüller

Letafetli konuşan diller

Vakti sabah düştük yola

Allah yardım eder kula

Çalış ki kazancın bol ola diyerek Yalvaç akrostişi ile başlayalım yazımıza,

Isparta ilimizin zenginliği ile anılan ve tarihle iç içe olan ilçesi Yalvaç'a düzenliyordu Konya TYB şubesi bu yılki yazılacak çok şeyimiz var gezisini. Uzun yıllardır bu tarih doğa ve kültür gezilerine devam eden Konya TYB şubemiz ısrarla sürdürmeye çalıştığı bu tür gezilerinde çok şeyler yazdık bir avuç Konya'nın gönül insanları ama şunu gözlemledim ki hakikaten daha çok yazılacak şeyimiz varmış.

22 Ekim 2018 kültürel faaliyetlerin yılbaşında takvimi hazırlanırken hazırlanan listeye her yıl mutlaka ülkemizin il ve ilçelerine bir iki gezi programı düzenlenir. Bunlardan biri de işte bu Yalvaç ilçemize yapılacak gezi idi. Şube sekreteri Yusuf kardeşimiz sabah saat 7-30 da TYB şubesi önünde hazır olmamızı önerdi geziye katılacak gönül dostlarına, ufak bir gecikme ile de olsa. Bir otobüs dolusu Bey ve hanım kardeşlerimizle yola çıktı Otobüsümüz İstanbul yolunu takiben yola devam ederken yola neden buradan başladığımızı bizlere mihmandarlık edecek olan kardeşimiz Necmettin Erbakan Üniversitesi Sanat Tarihi Bizantoloğ İlker Mete Mimiroğlu ön koltukta eline mikrofonu alıp gezi hakkında bilgi verirken ilk olarak Tarihi ilçemiz Akşehir den geziye başlayıp ilçe hakkında bilgiler verip, Şadiye köyü içinde yolumuzun üzerindeki Dokuzun hanı, Kadın hanı, ve yol güzergahı üzerindeki tarihi yerleri anlattı ve Akşehir den sonra Yalvaç'a geçeceğimizi söyledi. İçimizde bulunan ve otobüsle ilgili olduğunu sandığım daha önceden tanışık olduğumuz emekli imam A: Osman Ildırar bir aşrı şerif okuyarak gönülleri ferahlattı. Bu güzellikler çok uzun sürmedi ve Kadınhanı'na 7 km kadar mesafe kala otobüsümüz arızalandı ve yola devam edemeyeceği kararına varıldı. Yolcular yakındaki bir Petrol istasyonuna yürüdük ve yeni otobüsün gelmesini bekledik ve sanırım bir buçuk saat sonra otobüsümüz geldi yola revan olduk. Artık günü birlik gezimizin Akşehir bölümünü iptal etmek durumunda kaldık ve Gelendost 51 km diye yazan Yalvaç yoluna döndük. Akşehir'e uzanan sultan dağlarının zirvelerinde Cankurtaran köyünün Yörüklerin her yıl çadır kurup festival düzenlediği deveboynu yaylasına doğru tırmanırken, etrafımızı saran çam, sedir ve meşelerin neşeli bakışı ile vadilerinde sıralanmış söğüt ağaçlarının kokusunu doya doya hissediyorduk nihayet 1600 rakımlı yelli bel tepesini aşıyorduk. Her çıkışın bir inişi var derler ya işte şimdide önümüzdeki yol levhası 6 km inişi işaret ediyordu. İnişimizin sonunda dağların arasında yeşil bahçelik bağlık bir vadideki Bağkonak köyünü görünce içimize serinlik düştü. Artık bu verimli vadideki üzümlük elmalık ve domates salatalık biberin bolca yetiştirildiği yüzlerce düzenli seraların bulunduğu Kuyucak, Özbayat, Çetince gibi isimleri olan birçok köyü ardımızda bırakarak Yalvaç'a doğru yol alırken yine dikkatimizi çeken etrafımızdaki tepelerde onlarca güneş enerjisi paneli ile doldurulmuş yerleri ve yanlarında sarı sarı kavunlarla süslenmiş içerside çilekeş Anadolu kadınlarının çalıştığı tarlalar toprak kokusuna aşık olan iştahımızı kabartıyordu.

Artık yolun sonu olan Yalvaç ilçesine saat 12.05 de vasıl olduk. Ve ilk gezimize çok zengin bir Roma Bizans kalıntısı eserleri ile dolu Yalvaç müzesinden başladık müzeyi gezerken Rehberimiz Mete beyin verdiği doyurucu bilgiler hafızamızda çok şeylerin Anadolu coğrafyasındaki MÖ. Ve MS. Yaşanmış geçmiş Tarihi zenginliği canlandırıyordu.

Gezimiz boyunca ilçe İdarecilerinden gerek işlerinin yoğunluğundan gerekse ilçe dışında olmalarından bilemiyoruz ne Belediye başkanı Halil Hilmi Tütüncü'yü ne de Kaymakam Aytekin Yılmaz Beyle tanış imkanımız olmadı. Gezi Arkadaşımız Cemil Paslı beyin çok samimi bir arkadaşı olan " Ölüm ne renk” Kitabının yazarı Serdar Kaya kardeşimiz bizleri gezi boyunca hiç yalnız bırakmadı. Devamı Var












Yazarın Diğer Yazıları