Anayurttan Atayurda

Gönül dostu bir kısım arkadaş, atayurdu olan Kafkaslara yolculuk yapmak için kavilleşmişler, anlaşmışlar. Bu konuda bendenize de haber geldi ama yetişecek kitap çalışmam olduğu için gidemedim. Fakat programı izleyip, arkadaşların hatıralarını duyunca;

"Keşke gidip, atayurdumu dünya gözüyle görebilseydim” diye hayıflandım. İnşallah bir dahaki sefere gitmek nasip olur.

Konya'dan Kafkaslar'a giden 37 kişilik kafile, "Anayurttan Atayurda Gönül Köprüsü” kurdu. Sevgili dost, gönül insanı yazar Yılmaz Altunsoy,

"Kafkaslar ve Azerbaycan, bizim Büyük Turan Yolu ile ata yurdumuzun giriş kapısıdır” dedi.

Konya Aydınlar Ocağı'nın Salı Sohbetleri'nde, "Anayurttan Atayurda Gönül Köprüsü” ismiyle katılımcılara nefis bir görsel sunum yapıldı.

Tarihçi Mehmet Altuntaş, Eğitimci Hasan Özücan ve Yazar Yılmaz Altınsoy konularına göre Azerbaycan, Gürcistan, Nahcivan ve İran'da gezdikleri ve gördükleri şehirler, tarihi yerler ve mekânlarla ilgili izlenimlerini dile getirirken Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Bekir Şahin, o ülke ve bölgelerdeki tarihi yazma eserler ve kütüphaneler hakkında bilgi verdi.

Emekli Mühendis Muammer Yavuz tarafından organize edilen Azerbaycan (Gence-Hacı Murat-Şeki-Bakü) Gürcistan (Tiflis-Batum), Nahcivan ve İran (Tebriz) gezileri hakkında izlenimlerini İl Halk Kütüphanesinde gerçekleştirilen panelde paylaşan panel yöneticisi Hasan Özücan, gezinin Muzaffer Tulukcu'nun teşviki, Muammer Yavuz'un üstün gayretleriyle ve 37 kişiyle başladığını söyledi. Rize ve Samsun üzerinden Gürcistan'da Batum ve Tiflis'i gezdikten sonra Azerbaycan'a geçerek Balakan, Şeki, Gence, Bakü'yü gezdiklerini ifade eden Özücan. "Bakü'den İran Tebriz'e geçtik. Benim için gezinin en önemli ayağı Tebriz'di. Tebriz'e gittiğiniz zaman acının, hüznün ve hasretin ne olduğunu hissediyorsunuz. Tebriz üzerinden Nahcivan'a geldik. Kabuletti Plajında bazı arkadaşlarımız Karadeniz'de yüzdü ve hep birlikte burada "Çırpınırdı Karadeniz” türküsünü söyledik. Batum'da Cuma Camisinde Mustafa Erol kardeşimiz çok güzel bir ezan okudu. Caner Arabacı hocamızın yazdığı Çanakkale ile ilgili piyesi Şeki'de tiyatro olarak sahnelenecek” diyerek güzel bir müjde de verdi.

Sanatçı Azer'in sesinden Çırpınırdı Karadeniz türküsünü dinledikten sonra konuşmacıların masaları ile başlarında Türk boylarına ait kalpakların yer aldığı panelde tarihçi Mehmet Altuntaş, "Hörmetli konaklar! Hamınız hoş geldiniz” diyerek başladığı sohbetinde, Gürcistan tarihiyle ilgili bilgi verdi. Gürcistan'ın Kafkasya'da yer alan, başkenti Tiflis olan ve kendilerine özgü Ortodoks mezhebine mensup Hıristiyan(%87) ve Müslümanlardan(%13) oluşan 5 milyon nüfuslu, geçmişte doğu tarafının İran, batı tarafının ise Osmanlı egemenliğinde kalmış bir ülke olduğunu belirterek "Ruslar Gürcü ile Ermeni alfabelerine hiç dokunmamışlar. Uzun süre Sovyet işgali ve zulmü altında kalan Gürcistan esas bağımsızlığına 1991'de ulaşıyor. Kars antlaşmasıyla Batum'un garantörlüğü Türkiye'ye ait” dedi.

"SEN NEYİ ARIYORSAN OSUN”

Hz. Mevlâna'nın "Sen neyi arıyorsan osun” sözünü hatırlatarak konuşmasına başlayan Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Bekir Şahin de, "Yolculuğumuz boyunca biz hep yazma eser aramaya devam ettik. Bizim kültür ve medeniyetimizde yazma eserlerin ayrı bir yeri var. Gönül coğrafyamızın kurucu medeniyetimizin eserlerinin bulunduğu yerler bu gezdiğimiz yerler idi. Nahcivanî ve Gencevî gibi çok sayıda ilim ve edebiyat sahibi insanlar Anadolu'yu aydınlattıkları gibi dünyaya barış ve kardeşlik göndermişler, aşılamışlar ve tohumlar ekmişler” diyerek Türk ellerindeki kütüphaneler ve yazma eserlerin durumu hakkında sunum yaparak bilgiler paylaştı. Şahin, Nahcivan'daki 1186'da yaptırılan Mümine Hatun Kümbeti'nin ise müthiş bir sanat eseri olduğunu ifade etti.

ATA YURDUMUZUN GİRİŞ KAPISI KAFKASLARDIR

Yazar Yılmaz Altunsoy ise, Kafkaslar ve Türk ellerine yaptığı seyahatten son derece zevk aldığını ve etkilendiğini belirterek başladığı konuşmasında şunları ifade etti: "Kafkaslar bizim gönül coğrafyamızın ana merkezi ve Büyük Turan yolunun mukaddimesidir. Kafkaslar ve Azerbaycan bizim ata yurdumuzun giriş kapısıdır.” Tebriz tamamen bir Türk yurdu. Azerbaycan ise bizim kendi coğrafyamızın bir parçası gibi. Ama Azerbaycan çok hüzünlü, elemli, kederli, üzülmüş ve ezilmiş bir ülke. Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si Ermeni işgali altında. İran işgali altındaki Güney Azerbaycan tarafında da 40 milyona yakın Azerbaycan Türk'ü yaşıyor. Şeki şehri ise Azerbaycan'daki sünni İslamlığın merkezi konumunda olan bir şehir. Azerbaycan'ın yüzde 60 civarında şii, yüzde 40 civarında da sünni olduğunu bu gezide öğrendik. Şii-Sünni değişimi ise Gence'den sonra başlıyor.”

ŞEKİ İSLAM KOLEJİ HAFIZ YETİŞTİRİYOR

Şeki'nin tarihi ev eski bir şehir olduğunu hatırlatan Altunsoy, burada düzenlenen İpek Yolu Festivali'ne katılmalarının son derece güzel ve verimli olduğunu belirterek "Biz isterdik ki Şeki ile kardeş şehir olan Meram Belediyesi, Konya ve ülkemizin de bu festivale katılıp Türkiye damgasını varmalarını isterdik. Biz gitmeseymişiz bu festival yetim kalacakmış. Biz marşlarımızla, sloganlarımızla ve yazılarımızla o kültür festivalinde olduğumuz için Türkiye damgasını vurdu. Şeki ise yüzde 90'ın üzerinde sünni. Hacı Murat'ın esir düştüğü Nuha şehri de burada. Mahmut Hüdai Vakfı'nın açtığı İslam Kolejinde ise 200'ün üzerinde hafız yetiştirildiğine şahit olduk” dedi.


Yazarın Diğer Yazıları