BİR LOKMA, BİR HIRKA

Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz: "dünyaya karşı tavır” demek olan tasavvufi hayat ve mistik düşüncede "Bir lokma ve bir hırka” anlayışı, dünya cazibesine kapılmamak demektir. İnsanoğlu yapısı gereği dünyaya tutkun, dünya nimetlerine meftundur. İnsanın bu ilgisi frenlenmezse insan dünyayı yutacakmışçasına bir hırs ve tul-i emelden kurtulamaz.

"Bir lokma, bir hırka” anlayışı aslında ihtiyaçları bu ölçüyle sınırlandırıp insanı devamlı surette ihtiyaçlar ve istekler peşinde koşturmamaya yöneliktir. Nitekim Peygamberimiz Efendimiz s.a.) de: "İnsanın havâic-i asliyesi diyebileceğimiz zaruri ihtiyaçlarını şu üç şeyle sınırlandırmıştır:

1.Belini doğrultacak birkaç lokma,
2. Vücûdunu soğuk ve sıcaktan koruyacak bir hırka,
3. Başını sokacak bir ev.

 

Sûfîler "hâne berdûş” yani evleri sırtlarında olduğu için hırka ile hâneyi birleştirip temel ihtiyaçları ikiye indirmişlerdir. Bu anlayış, sanıldığı ya da iddia edildiği gibi insanları tenbelliğe ve üretkenlikten uzaklaşmaya sevk etmez. Aksine ilim, irfan ve ibadet peşinde koşmaya yönlendirir. Sahip olamadığı ve fakat sevgisiyle yanıp tutuştuğu bir dünya malının insanın ruh hayatını nasıl kararttığını tahmin etmek zor değildir. Bir lokma ve bir hırkaya razı olan müslüman ise en azından mal sevgisi ve dünya sıkıntısından kurtulmuş, belli bir itminan duygusuna ermiştir.

 

"Bir lokma ve bir hırka” anlayışının asıl etkili ve geçerli olduğu yer, tüketim alanlarıdır. Özellikle günümüzde çok çeşitli reklâm vasıtaları aracılığıyla "israf ekonomisi” alabildiğine körüklenmektedir. Her şey tüketim esasına dayandırılmış, bu yüzden israf hızla artmıştır. İhtiyacın "bir lokma ve bir hırka” düşüncesinden hareketle kontrol altına alınması, reklam ve teşvik unsurlarının azaltılması israf ekonomisinin yerini, ihtiyaç ekonomisinin almasını sağlayacak, insanlar teknolojinin ürettiği imkanları hovardaca harcamaktan kurtulacak, zengin fakiri ezmeyecek; fakir, içinde fakirliğin buruk acısını ömür boyu taşımak ve zengine hased nazarıyla bakmak sancısından kurtulacaktır.” Der.

"Kendilerini fitneye düşürüp denemek için insanlardan bir gurubuna verdiğimiz dünya hayatına aid zinet ve debdebelere sakın iki gözünü dikme! Rabbının rızkı hem daha hayırlı ve hem daha süreklidir.” (Taha, 131)

 

Çoğumuzun yanlış anladığı veya anlamak istemediği; "Bir Lokma, Bir Hırka” anlayışı, insanları yırtık, hırpani ve paspal giyime yönelten, estetikten uzak bir hayata götüren anlayış değil aksine hayatımızı düzene sokan, disiplinli bir yaşamayı sağlayan, hırstan, tamahtan, aç gözlülükten kurtaran, sabra, şükre, hamdetmeye yönelten ölümsüz bir ilkedir.

Esasında bu ve buna benzer ilkeler hayat veren ilkelerdir. Bu ilkelere göre hayatını dizayn edenler mutlu olurlar. Her şeyi madde penceresinden gören, maddeden başka bir şey düşünmeyenler, yalnızca dünyevi yaşarlar. Böyle yaşantıya sahip olanlar da doyumsuzdur. Varsa yoksa para, varsa yoksa makam, varsa yoksa maddiyat… başka şey düşünmezler daha doğrusu düşünemezler. Manasız hayat sürenlerin hem dünyaları hem de ahiretleri berbattır. Şöyle diyebiliriz. "Manasız hayat, manasızdır.”

 

 

Az Bulunuyor!

 

Gezsen kâinatı bulurum diye,

Ruhu temiz duran az bulunuyor,

Sohbetle derdini alırım diye,

Gönüllere giren az bulunuyor!

 

Hakka ibadettir halka hizmetler,

Kur'an içindeki nice hikmetler,

Allah'ın lütfudur güzel nimetler,

Gerçekleri gören az bulunuyor!

 

Kılık kıyafetler adam etmiyor,

Şölen ziyafetler lezzet katmıyor,

Maskeli tavırlar özde tutmuyor,

Sevdiğini saran az bulunuyor!

 

Rabtan uzak kalan tefekkür bilmez,

Masivaya dalan tezekkür bilmez,

Kula nankör olan teşekkür bilmez,

Kalbi Hakka varan az bulunuyor!

 

Leyla'yı bulanlar Mecnunu bilir,

Müslüman olanlar mahbubu bulur,

Nefsini bilenler Rabbini bilir,

Hakikate eren az bulunuyor!

Yazarın Diğer Yazıları