ÇOCUKLUK KONYA’M! -3-

"ÇOCUKLUK KONYA'M” yazı dizisi, epey uzun olacak gibi. Zira kalın bir kitabı oluşturacak kadar Konya hatıram mevcut. Yaşadığımız sürece hatıraların da arkası kesilmez kesilmemeli.

Evet, kaldığımız yerden hatıralara devam edelim;

Doğup büyüdüğüm mahalle Aymanas (Küçük Aymanas), şimdiki adı Kalfalar. Uzun zamandır yolum düşmüyor. Çalışmalardan elim boşalınca, eski evimizi- şu an yıkılmış, yol geçmiş, bahçesine evler dolmuş- ziyaret etmek, o günleri yad etmek, çocukluğuma geri dönmek, bu fakirde doyumsuz bir haz uyandırır.

Komşu çocuklarla birlikte dini bilgilerimizi, cüz okuyarak Kur'anımızı öğrenip kitabımızı, Allah'ımızın mesajlarını hafızamıza nakşetmek için mahalle camiine giderdik. O zaman caminin kadrolu imamı yoktu. Mahalleden, namaz kıldırmaya ehil olan, dini bilgisi yeterli kimseler imamlık yapar, çocuklara da cüz ve Kur'an okuturdu.

Güzel bir uygulama vardı; "Perşembelik” ve "fergab”. Nedir perşembelik? Camiye okumaya, namazlıklarını, dini bilgilerini ve Kur'anını öğrenmeye giden çocukların aileleri tarafından Perşembe günleri hocaya verilen bahşiş. Fergab ise; namaz surelerini öğrenen çocukların, Elem neşrah (İnşirah) suresine geldiği zaman, sondaki "fergab” ifadesi okununca, çocuğun arkadaşları tarafından takkesinin yüksek, ulaşılamayacak bir yer atılması. Bahşiş vermedikçe bu takke, oradan indirilmezdi.

Camide, ezan okumak, müezzinlik yapmak bambaşka bir mutluluktu bizim için. Cami minaresi, tahtadan, alelusul yapılmış, inip çıkarken sallanan, ne zaman yıkılacak diye beklediğimiz, her seferinde korkarak inip çıktığımız bir yerdi. Minareye çıkmak için odunların konduğu, taputun bulunduğu yerden geçerdik. Taput bizi çok korkuturdu. Buna rağmen, birbirimizle yarışırdık adeta ezan okumak için.

Namaz surelerini doğru okuyan, Kur'an okumayı erken öğrenenler, diğerlerine öğretmenlik yapardı. Cami hocamız, bundan son derece memnun olurdu. Çünkü yükü hafifliyordu. Acaba bizler, diğerlerine doğru öğretiyor muyduk? Bunu düşünmezdik. Düşündüğümüz tek şey; "bir an önce okuma işi bitse de gitsek” diye zamanı iple çekerdik. Bitsin ki, oyun oynayalım, bitsin ki, toprak çukurunda, harman yerinde top oynayıp, çeşitli maskaralıklar sergileyelim.

Oyun oynadığımız, kendimize göre filmler icat ettiğimiz, annemin, evimizin sekisini cılalamak için toprak aldığımız toprak çukurunda şu anda Mithat Paşa İlkokulu bulunmaktadır. Bu toprak çukurunun yanında harman yeri vardı. Köylüler, buğday saplarını buraya dökerlerdi. Büyük bir yığın olurdu burada. Harman sahibi bizleri düvene bindirir, dolaştırırdı. Düvene binmek iyiydi de, tozu toprağı çekilmezdi. Düvene bindikten sonra eve gidince kendimizi tanıyamaz, toz böcüsü olurduk.

Konya'mıza has bir başka uygulama daha var. Diğer iller bunu bilmiyorlar. Adını söylediğimiz zaman; "ne güzel uygulama, adı da pek hoşmuş” demekten kendilerini alamıyorlar.

Ne mi o? "ŞİVLİLİK”. İzin verirseniz onu da yarınki yazımda anlatayım.

 

Ah Konya'm!

Her yerlerini gezdim, Konya'mın bulamadım,

Ah Konya'm garip Konya'm, eserce zayıf Konya'm,

Neden tahrip ettiler, inanın bilemedim,

Ah Konya'm garip Konya'm, eserce zayıf Konya'm!

 

Medreselerin vardı, hani şimdi nerdeler?

Bütün zaviyelerin, harap olmuş yerdeler,

Atama saygısızca, tarihimi perdeler,

Ah Konya'm garip Konya'm, eserce zayıf Konya'm!

 

Kitaplarda taradım, albümlere de baktım,

Resimlerde aradım, gözyaşları bıraktım,

Dolaştım adım adım, hüzünlü türkü yaktım,

Ah Konya'm garip Konya'm, eserce zayıf Konya'm!

 

Tarih kokan haneler, harap edilmiş yerler,

Akılsız divaneler, bakıyor birer birer,

Bitsin bu bahaneler, dikilsin güzel eser,

Ah Konya'm garip Konya'm, eserce zayıf Konya'm!

 

Uğradığım her yerde, betonlar görüyorum,

Şuursuzca dikilmiş, sütunlar görüyorum,

Bilenlerden beddua, edenler görüyorum,

Ah Konya'm garip Konya'm, eserce zayıf Konya'm!

 

Camlı köşkün önünde, yer saati karşılar,

Karatay'ın yanında, "köşk” adlı heyula var,

Neden sahipsiz bura, neden garip bir diyar?

Ah Konya'm garip Konya'm, eserce zayıf Konya'm!


Yazarın Diğer Yazıları