İnsana Hizmet

Yeryüzü, insanlarla değerli. Dünyanın; renkliliği, cazibesi, cennet oluşu…insanlara hizmetle mümkün. Bu yüzden; "İnsanların hayırlısı, insanlara hizmet edendir” denmiştir. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de iman ile beraber, ameli salih de zikredilir.

İnsan varsa, güzellik var. İnsan mevcutsa; değer yargılarının da bir anlamı var. Rabbimiz, kendisine ibadet edecek, kendisini tanıyıp, yeryüzünü imar edecek bir varlık yaratmak ister ve Hz. Âdem'i yaratır. Hz. Âdem'in; yalnız başına olamayacağını bildiği için eşi Hz. Havva'yı var eder. İşte bu zaman insan tamamlanmış, eksiğini gidermiş olur.

Dünyada tek başına işini görebilen insan yoktur. Her insan, bir başkasına her açıdan baş vurmak, danışmak, ihtiyacının giderilmesi için yanında olmak, el ele vermek zorundadır. "Ben, kendi işimi kendim görürüm” deme durumunda değildir. Saçı uzayan, kendi kendini tıraş edemez. Karnı acıkan, ekmeksiz, yemeksiz, karnını doyuramaz. Bunun için; fırına, ekmekçiye, yemek yapan birilerine muhtaçtır…

Dağ başında bir insan, kimseyle görüşmese, irtibata geçmese, kimse ona; "ahlaklı, ahlaksız, iyi veya kötü…” diyebilir mi? Bunun gibi bir insan, camiye gitmese, namaz kıldığını kimse görmese, her şeyi kendi başına yapmaya kalksa, bu insana; "Müslüman veya değil…” deme durumumuz var mı? Çünkü bilmiyoruz, tanımıyoruz, durumundan haberimiz yok.

GÖRÜRSÜN

Ölüm yalan değil, bir gerçek,

Doğdun, büyüdün, ömür bitecek.

Eli boş gitme, azık gidecek,

Gidince akıbeti görürsün!


 

Mezarlara bak istersen her gün,

En sevdiğin de ölecek bir gün,

Azrail ölüm kusuyor gün gün.

Canın çıktığında görürsün!


 

Gülme komşunun akıbetine,

Bilemezsin sen akıbetin ne?

Ne hazırladın ahiretine?

Karanlığa girince görürsün!


 

Ye, gez, ama Allah'ı unutma,

Çalış, kazan Rahmanı unutma,

Dostça geçin, ahlakı unutma.

Kötülüğün sonunu görürsün!

Namazı camide bırakmamak, Orucu Ramazan'a hapsetmemek, Haccı, Suudi Arabistan'a mahkûm etmemek, Şeytanı Cemerat'ta taşlayıp, diğer zamanlarda şeytandan azade olduğumuzu unutmamak lazım.

Mahallemizde, sokağımızda, akrabalarımızda, en yakınlarımızda; muhtaç, aç, açık, ihtiyaç sahipleri olduğu sürece, camide cemaatle kıldığımız namaz, Ramazan'da tuttuğumuz oruç, her yıl gittiğimiz umreler, şov haline dönmekte ve bir anlamı kalmamaktadır!

Muhtaçtan kastettiğim; sadece karnı aç, sırtı açık olanlar değil, manası aç, gönlüne girilmemiş, midesi doyduğu halde kalbi ve gönlü doymamış… insanlardır. Bu yönüyle hepimizin, elini taşın altına sokması gerekmektedir. "Bana ne, bunları ben mi doyuracağım?” deme durumunda değiliz ve olmamalıyız.


Yazarın Diğer Yazıları