KÂMİL İNSAN VE İLAHİ AŞK

2012 yılında yayımladığım 8. Kitabım; "HZ. MEVLANA'DA İLAHİ AŞK” isimli eserimde; ney ile insan-ı kâmil ilişkisi, Tasavvufta; "İnsan-ı kâmil”, Hz. Mevlana'nın kâmil insan özelliklerini anlatmaya çalıştım. 

İlahi aşk, Mesnevi'nin ilk on sekiz beytinde ele alınır. İlahi aşk, mesnevide ney ile ortaya konmuştur. Adı geçen kitabımızdan öne çıkanlar; 

 

İnsan olmanın temel amacı; "Kâmil insan” olmaktır. Kemali, olgunluğu tercih etmedikten sonra insan olmak bir tarafa, yaşamanın bile anlamı olmaz. Kâmil insan, dünyayı sırtında taşımaz, dünyanın sırtına biner. O, mütevekkil insandır. Kaza ve kader anlayışının en iyi temsilcisidir. 

Kur'an, kâmil insan olma yollarını anlatır. Peygamberler, veliler, mutasavvıflar, dervişler…kâmil insanı temsil ederler. Kâmil insan görmek isteyen bu değerlere bakmalıdır.

Toplum, kamil insanlara değer verir, onların sohbetinden haz alır. Kâmil insanların; sözü ibret, davranışı örnek, her hali mesajdır.

Hz. Mevlana'yı "Mevlana” yapan bu huydur. Yunus'a; "Bizim Yunus” şöhreti; kâmil insan oluşundan verilmiştir. Gönülleri fetheden; Bacıyan-ı Rum (Anadolu bacıları, kızları, kadınları) Gaziyan-ı Rum (Anadolu gazileri), Abdalan-ı Rum (Anadolu erenleri, dervişleri, gönül sultanları…) gönül erleri, dilârâ insanlar; köy köy, mahalle mahalle, ev ev dolaşarak kalplere girmiş, gönülleri fethetmiştir. Kalelerin fethinden önce ve en önemlisi gönülleri fethetmektir. Gönül fethi, kale fethinden zordur. Zira önce kendi iç kalemizi, nefsimizi terbiye edip, sonra toplumun gönlüne girmek önemlidir. Bunun için; "Nefsini bilen Rabbini bilir” derler. Bu yüzden; "Önce can sonra canan” denir. 

Sevgili peygamberimiz; "beni Hud suresindeki; "Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” emri yaşlandırdı” derken bir gerçeği dile getiriyor. Her gün beş vakit namazımızın her rek'atında tekrar ettiğimiz; "Bizi sıratı müstakime ilet…” cümlesi aynen peygamberimizin ifadesiyle örtüşüyor. 

Kâmil insan olabilmek için bazı ilkeler gerekir. Şöyle ki;

1. Allah'a yönelmek; bir kere insan olmak için bu inancı içimize yerleştirmek zorundayız. Allah'a yönelmemek, O'nu tanımamak, O'ndan uzak kalmanın imkânı var mı acaba? Nereye baksak, nereye dönsek, hangi taşı kaldırsak, hangi mekana gitsek…hep O'nun varlığıyla karşılaşırız.    

 

Bir Allah Var!

Akan suyun zerresinde,

Semavatın kürresinde,

Şu dağların zirvesinde,

Hakkı yazan bir Allah var!

 

Ağaçların yaprağında,

Dünyaların toprağında,

Caddesinde sapağında,

Desen çizen bir Allah var!

 

Korkularda heyecanda,

"Ya hu” diyen tüm canlarda,

Zikreyleyen cananlarda,

Dertler çözen bir Allah var!

 

Dilârânın kelamında,

Dilrubânın selamında,

Muhabbetin meramında,

Dostça gezen bir Allah var!

 

Yiğitlerde tüm erlerde,

Sabah vakti seherlerde,

Hasret dolu bu yerlerde,

Kulu sezen bir Allah var!

 

Ayet ayet sûrelerde,

Zaman zaman sürelerde,

Gezdiğimiz yörelerde,

Gönle sızan bir Allah var! 

 

Bu konuya devam edilecektir. 


Yazarın Diğer Yazıları