Ramazan, İnfak, Sadaka

Ramazan, infak, sadaka, zekât, birbirini çağrıştıran kavramlardır. Ramazan deyince infak akla gelir, infak deyince Ramazan. Bizde infak hep Ramazanda yapılır. İnfak etmek için, zekât ve sadaka vermek için adeta Ramazan beklenir. Fıtır sadakası dışında aslında infakın (zekât ve nafile sadaka vermenin) günü, ayı, zamanı, zemini yoktur. Bir de infak sadece malla, maddi imkânla yapılmaz. Birçok infak çeşidi vardır. Bedenle yapılanı var, dille yapılanı, ilimle yapılanı, hatta gönülle yapılanı var. Efendimizi (sav), "Bir hurma tanesiyle de olsa ateşten korunun. Hurma tensi de bulamazsanız tatlı bir söz de sadakadır” buyurur.

    Evet, infak deyince öncelikle zekât ve sadaka akla gelir, yani maddi yardım. Sadaka, Allaha olan sevgimizin, sadakatimizin ispatıdır, göstergesidir, o yüzden sadaka denmiştir. Sıdk, sadaka, tasadduk, sadık ve sadakat aynı kökten gelen kavramlardır. Yani sadakanın doğru sözle, sadakatle, tasdikle bağı vardır. Sadaka vererek sıdkımızı, doğruluğumuzu, imanımızı, teslimiyetimizi, samimiyetimizi ortaya koyarız.  Sadaka vererek nimetlere şükür ve teşekkür etmiş oluruz. Efendimizin ifadesiyle, üç yüz altmış azamızın şükrü için her birine ayrı sadaka gerekir. Camilere giderken her attığımız adım için sadaka sevabı vardır, her verdiğimiz selam bir sadakadır. İnsanlara hizmet için attığımız adımlar, sarf ettiğimiz nefesler sadakadır.

    Peygamber Efendimiz (sav), "Sadaka ömrü uzatır, rızkı çoğaltır”. "Hastalıklarınızı da sadaka ile tedavi edin” buyurur.

     İnfak kavramıyla nifak ve münafık kavramları da aynı kökten gelir. Yani infak nifakı yok eder, infak eden münafık olmaz, kalbinde nifak taşımaz. İnfakın olduğu yerde nifak ve şirk eğleşmez. Münafık, malım azalacak diye veremez, şeytani yollarda harcadığını Allah yolunda harcayamaz.

     Kur'an'ın yüzlerce ayetinde, "verdiğimiz rızklardan infak edin, hayır ve hasenat için harcayın” buyrulur. Münafikun Suresinin son iki ayetinde şöyle buyrulur: "Sizden birinize ölüm gelip de "Ya Rabbi ölümümü yakın bir süreye kadar geciktir de sadaka vereyim ve salihlerden olayım” demenizden önce size verdiğimiz rızklardan infak edin. Eceli geldiği zaman hiçbir nefis tehir edilmeyecek, Allah amellerinizden haberdardır”.

     Evet, ölümün ne zaman, nerede, nasıl geleceğini hikmeti gereği Rabbimiz gizlemiş. O sebeple iki şeyi geciktirmemeli: Vereceğimiz sadakalar, yapacağımız tövbe. Yarın vereyim, yarın tövbe edeyim derken ölüm geliverir. Bir kalp krizi, bir trafik kazası bizi alıp götürebilir. Ölüm meleğinin mühleti yok, çünkü o da emir kulu. İşte o saat gelmeden önce infak etmeli, elimizi ve gönlümüzü Allah'a ve onun kullarına açmalıyız. Sadece insanlara değil bütün canlılara acımalıyız.

     Sadakanın büyüğü küçüğü yok. İnsanlara gülümsemek de bir infaktır, sadakadır. İsrail oğullarından zinayı meslek edinen bir kadın, çölde susuz kalmış bir köpeği acımış, kuyudan ayakkabısıyla çektiği suyla sulamış, bu amelinden ve niyetinden dolayı Rabbimiz affetmiş ve cennetlik kılmıştır. Yani küçük bir iyilik, merhamet, sadaka bile bir ömürlük günahı sildirebiliyor. Hiçbir iyiliği küçük görmemek gerekir. Lokman Aleyhisselam oğluna nasihat ederken, "Ey Oğulcuğum, (yaptığın iyilik, verdiğin sadaka) hardal tanesi ağırlığında olsa, bir kaya içine gizlense, göklerde veya yerde kaybolsa Allah onu (kıyamet günü) getirecektir” buyurur. (Lokman,16) 

    O halde gelin şu Ramazan ayımızı ganimet bilelim, verebilmenin hazzını yaşayalım, bol sadaka verelim, elimizi açalım, hiçbir isteyiciyi boş çevirmeyelim. Zekatı daha az vermek için fetva aramak yerine fazlaca verelim, verirken çok hesapçı olmayalım. İnanıyoruz ki yerin ve göklerin mülkü Allah'ın, bizler sadece bekçisiyiz, emanetçiyiz. Bizden öncekilerden emaneti biz devraldık, biz de devredip gideceğiz. Geride bırakmak yerine önden gönderelim, işte gerçek malımız gönderebildiklerimiz.  


Yazarın Diğer Yazıları