MEVLANA’YI DİNLİYORUZ ASIRLARDIR!

Mevlana'dan söz ederiz, Mevlana'nın düşüncelerini ele alırız. Bütün dünya o'ndan bahseder, ama biz bu konuda ne kadar o'nun sözlerine kulak veririz? O, laf olsun diye mi şiirler yazıyor? Kitaplarını; "dostlar alışverişte görsünler” diye mi yazdı?

Bakın ne diyor Mesnevi'nin başlangıcındaki 18 beyitte?

Ey İnsan Neyden İbret Al!

 

Dinle, bu ney neler hikâye eder? Ayrılıklardan nasıl şikâyet eder?

Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımdan erkek ve kadın müteessir olmakta ve inlemektedir.

Kamışlık tabiri, Allah'ın huzuru, O'nun sahip olduğu her mekân. Başlangıçta; "elest bezmi” denilen ve Allah'ın ruhlardan söz aldığı bir akitleşme söz konusu. Buna uymadığımız zaman kamışlıktan koparılan ney gibi yanar tutuşuruz. Toplum içindeki perişanlığımızın, attığımız taşın yerine varmamasının altında yatan gerçek budur.

Bir başka gerçek de; Allah'ın verdiği bunca nimete karşı O'na isyan etmemizde gizlidir. Mevlana'nın sıkıntısı buradadır. Şöyle devam ediyor diğer beyitlerde;

İştiyak derdini şerh edebilmem için, ayrılık acılarıyla şerha şerha olmuş bir kalp isterim.

Aslından vatanından uzaklaşmış olan kimse, orada geçirmiş olduğu zamanı tekrar arar.

Ben her cemiyette, her mecliste inledim durdum. Bed hal (kötü huylu) olanlarla da, hoş hal (iyi huylu) olanlarla da düşüp kalktım.

Herkes kendi anlayışına göre benim yârim oldu. İçimdeki esrarı araştırmadı.

Benim sırrım feryadımdan uzak değildir. Lâkin her gözde onu görecek nur, her kulakta onu işitecek kudret yoktur. Beden ruhtan, ruh bedenden gizli değildir.

Lâkin herkesin ruhu görmesine ruhsat yoktur. Şu neyin sesi ateştir; hava değildir.

Her kimde bu ateş yoksa, o kimse yok olsun. Neydeki ateş ile meydeki kabarış, hep aşk eseridir.

Ney, yârinden ayrılmış olanın arkadaşıdır. Onun makam perdeleri, bizim nurani ve zulmani perdelerimizi -yani, vuslata mani olan perdelerimizi- yırtmıştır.

Ney gibi hem zehir, hem panzehir; hem demsâz, hem müştak bir şeyi kim görmüştür

Ney, kanlı bir yoldan bahseder, Mecnunane aşkları hikâye eder.

Dile kulaktan başka müşteri olmadığı gibi, maneviyatı idrak etmeye de bîhûş olandan başka mahrem yoktur……..

İnliyorum!

 

Aslımdan uzak, kıldılar beni,

Ney misali hep, inliyorum ben,

Gurbet ellere, saldılar beni;

Ney misali hep, inliyorum ben!

 

Aşkın ateşi, beni yandıran,

Ayrılıklara, nefsi kandıran,

Hasret zehrine, canı bandıran,

Ney misali hep, inliyorum ben!

 

Gurbet ıstırap, gurbet bir aşı,

Gurbet sıkıntı, gurbet gözyaşı,

Vuslata giden, atlama taşı;

Ney misali hep, inliyorum ben!

 

Her "la” bir gurbet, hala bir gurbet,

Nefisle cihat, âlâ bir gurbet,

Candan ayrılık, valla bir gurbet,

Ney misali hep, inliyorum ben!

 

Mevlana'yı, kendi anlayışımıza göre değil, İslâm'a bakışıyla, Kur'an'a yaklaşımıyla anlamak gerekir. Zaten bir insanı gökte uçarken görsek, eğer yaptıkları; Kur'an ve Sünnete uymuyorsa hiç faydası olmaz. Allah bize aklı niçin verdi? Kullanılsın, çalıştırılsın, düşünce sergilensin diye. Aklımızı kullanmadan, ne kadar tasavvuf erlerinden söz edersek edelim boşuna söylenmiş olur. Allah hepimize iz'an, anlayış versin.


Yazarın Diğer Yazıları