Ramazan’ın Son İki Günü

Üç aylar; Recep, Şaban, Ramazan. Geldi, geliyor derken Ramazanın son iki gününü idrak ediyoruz. 27 günü geride bıraktık. Kadir gecesini de idrak ettik.

Kur'an-ı Kerim'de "Kadir Suresi"nde bu gece şöyle anlatılır:

"Şüphesiz, biz onu (Kur'an-ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yeri ağarmasına kadar bir esenliktir."(Kadir Suresi 1-5)

Hz. Aişe (r.anha) Rasûlüllah (s.a.s)'e demiştir ki:

"Ey Allah'ın Rasûlü! Kadir Gecesi'ne rastlarsam nasıl dua edeyim?" diye sordum. Rasûlüllah (s.a.s):

"Allahümme inneke afüvvün tühıbbü'l-afve fa'fu annî: Allah'ım sen çok affedicisin, affi seversin, beni affet." diye dua et, buyurdu." (Tecrîd-i Sarih TerceEbû Hüreyre (r.a)'ın rivâyet etmiş olduğu hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Kim Kadir Gecesi'ni, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah'tan bekleyerek ibadet ve taatla geçirirse geçmiş günahları bağışlanır." (Buhârî, Kadir, 1).

Kadir Gecesi'ni, namaz kılarak, Kur'ân-ı Kerim okuyarak, tövbe, istiğfar ederek ve dua yaparak değerlendirebiliriz.

Evet, tüm uygulamalar bu şekilde olmalı. Şimdi gelelim Kur'an okuma konusuna; gerçekten Kur'an'ı okuyor muyuz? Yoksa okur gibi mi yapıyoruz? Aramızda Kur'an'ı bilen kaç kişi var? Diyelim ki hepimiz biliyoruz. Pekala, bu bilgilerimizin ölçüsü ne? Yani ayda bir hatim yapmak mı? Hatim yarışına girmek mi? Ramazanlarda; "ben bu Ramazan şu kadar hatim yaptım, sen ne kadar yaptın?” diye gururlanmak mı?

Kur'an, bize ne öğretti? Ondan neler aldık? Hangi hasletimizi değiştirdik? Hangi kötü huyumuzu terk ettik? Ramazandan önce sigara içiyorken, tamamen bıraktık mı? Dedikodu hastalığımız varken, ramazan sebebiyle ve Kur'an'da çok büyük günah olarak belirtilmişken, onu terk etme güzelliğini kazandık mı?

Teravih namazlarına giderek cemaat alışkanlığı edindik! Ramazan sonunda da bunu devam ettirecek miyiz? Cemaati camide bırakmayıp, topluma yansıtacak mıyız? Fıtralarımızı, ramazandan sonra da devam ettirecek miyiz? İftar sofralarımıza davet ettiğimiz, fakirleri, yoksulları, ümmeti on bir ayın sultanı çıktıktan sonra da sürdürecek miyiz?

Bu konuda sorular çok. Hani diyor ya şair;

Dert çok,

Derman yok,

Düşman kavi,

Talih zebun”


 

Kur'an'ın şu ilkeleri bu fakiri çok düşündürür; "Niçin yapmadığınızı söylersiniz?”, "kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın”, "Emir olunduğun gibi dosdoğru ol”…

Bu son ilke, sevgililer sevgilisi peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV)'yı yaşlandırmıştır. Şöyle buyurur; "beni Hud suresindeki; "Emir olunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti yaşlandırdı.”

Sahabe (Peygamberimizi sağlığında gören ve onunla sohbet edenler), Kur'an'ın bir ayetini hayatına uygulamadan, diğer ayete geçmezlermiş. Dolayısıyla Kur'an hatimleri, bir ömür sürermiş!

Demem o ki, lafla olmuyor. "on bir ayın sultanı”, "Hoş geldin mübarek ramazan”, "Tut bizi oruç”…yazarak, işi magazinleştirmek ve sloganlaştırmakla sonuç alınmıyor! Uygulama, eylem, fiil ve yapıp-etmek gerekli. Gerisi mi? Gerisi laf ü güzaf!

 


Yazarın Diğer Yazıları