Sarı Saltuk Ve Manevi Mimarlarımız

Konya Büyükşehir Belediyesi ile Konya Fikir ve Sanat Adamları Derneği ve SÜ Selçuklu Araştırma Merkezi'nin ortaklaşa düzenlediği Yaşayan Konya Hafızası İkindi Sohbetlerinin Koyunoğlu Müze ve Kütüphanesi konferans salonunda yapılan bu haftaki programında Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Haşim Şahin tarafından "II. İzzettin Keykavus ve Sarı Saltuk” anlatıldı.

Balkanların Türkleşmesinde II. İzzettin Keykavus'un ve Sarı Saltuk'un öncü olduklarına dikkat çeken Doç. Dr. Haşim Şahin, bugünkü Romanya sınırları içerisinde bulunan Gagavuz Türklerinin Keykavusla birlikte balkanlara göç edip Sarı Saltuk'un ölümünden sonra orada kalan ve zamanla Hıristiyanlaştırılan Türkler olabileceklerini söyledi. Diğer bir rivayete göre ise Gagavuzların Orta Asya'dan göç eden Oğuzların, Gökoğuz kolu olabileceğini ileri süren akademisyenlerin olduğunun altını çizdi.

Sarı Saltık, 13. yüzyılda Anadolu Selçukluları döneminde yaşamış erenlerdendir.

Selçuklu'ların son döneminde Anadolu ve Rumeli'de, Ahmet Yesevi, Lokman Parende, Taptuk Emre,Alamut imamı 3.Alaeddin Muhammed, Ebu-l  Vefa, Dede Gargın, Baba İlyas,Baba İsak  ve Hacı Bektaşi Veli'nin temsil ettiği Alevi-Bektaşi inancının ve onun üzerinden Ehl-İ Beyt İslam egemenliğinin yayılmasında önemli roller oynamış bir Alevi-Bektaşi inanç önderi ve gazi'dir.

Seyyit Muhammed Buhârî ve Şerif Hızır gibi adlarla da anılan Sarı Saltık'ın, Buhara'da 1211 yılında doğduğu ve 1309'da Balkanlar'da, bugün Romanya sınırları içinde bulunan Dobruca bölgesinde Hakka yürüdü tahmin edilmektedir.

Kimliği ve yaşamı hakkındaki yazılı kaynakların hepsi de, halk arasında anlatılan onunla ilgili masalsı öykülere (menkıbelere) dayanmaktadır. Bu menkıbeler çok sayıdadır. Sarı Saltık'ın yolunun düştüğü ve konakladığı rivayet edilen her bölgede onun yaşamı ve bir din ulu'su olarak yaptıklarıyla ilgili ayrı bir menkıbe anlatılmıştır.

Saltuknâme'de yer alan bir söylenceye göre, Sarı Saltık'ın hayat hikayesi şöyledir:

Sonradan Sarı Saltık adını alacak olan Şerif Hızır üç yaşındayken babasını kaybeder. Bunun üzerine amcası Seyit İsmail Şerif ailenin kalan bireylerini yanına alarak önce Anadolu'da Mecingcret (Mazgirt) Sancağına, daha sonrada Ovacık-Haçeli köyüne göç eder. Burada bir süre kaldıktan sonra da, bugünkü Hozat ilçesinin Ağveren köyüne yerleşirler.

Selçukname'de anlatılan yine aynı menkıbeye göre, Şerif Hızır ilköğrenimi Çemişkezek'te yapar. Daha sonra Kemah Beyi'nin oğlu Muzaffereddin Muhammet ile birlikte bugün Kazakistan içinde yer alan Türkistan kentine, Hoca Ahmet Yesevi Medresesine gider.

Şerif Hızır'ın doğumundan önce ölmüş ünlü din bilgini Ahmet Yesevi tarafından kurulmuş Yesevi Medresesinde Lokman Parende'nin öğrencisi olur.

Buradaki eğitiminde ve daha sonra öğrendiklerini Anadolu'da yayma konusunda gösterdiği başarı nedeniyle kendisi, Ahmet Yesevi'nin oluşturduğu Ehl-i Beyt İslam inancının yayılmasında büyük roller oynayan "Ahmet Yesevi halifeleri” arasında sayılır.


Yazarın Diğer Yazıları