DÜŞÜNMEK ÇİLESİ

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Kendi var oluşunuzun anlamını hiç düşündünüz mü? Listenin en başındaki, hayatta kalmak ve neslini devam ettirmek kısmından bahsetmiyoruz elbette. Şu kalabalık hayatın içindeki yerimizden bahsediyoruz. Ahlaklı ve inançlarından taviz vermeyen bir örnek olmak belki... Niceliksel olarak yani ölçülebilir bir yer edinmek belki; güzel sıfatlar, yüksek makamlar ve çok para edinmek belki... Oysa "ölüm” bu anlam kavgasının SON noktasıdır.

 

Aslında genelleyecek olursak (istisnalar hariç) hiç birimiz neden buradayım, hangi amaç için yaşıyorum ve benzeri soruları düşünmeyiz. Hepimizin kendimize göre bir mücadelesi var. Ekonomik kaygılar, aile bireylerinin ihtiyaçları ya da siyasi ideallerimiz var. Bazen duyar gibi oluyorum: "Hocam bırak bu işleri, memleketin haline bir bak ya!” diyor birileri...

 

Yakın zaman önce, okumadan âlim ve yazmadan kâtip olan bir arkadaşla konuya dair şu trajikomik diyalogu yaşadık:

- Mumu sönmüş viraneye döndük kardeşim.

- Olsun floresan daha iyi aydınlatıyor zaten.

- Yok, demem o ki suyu çekilmiş değirmen gibiyiz yani.

- Aman hocam ya jeneratör ne güne duruyor!

 

Biz âcizane "elif” diyorsak, muhatabımız "mertek” konusunda inatçı olabiliyor. Düşünmek, derinlemesine düşünmek çoğunluk için zaman kaybı oluyor. Biçilecek ekinler, toplanacak meyveler orada bekliyor. Kimileri hem kariyer hem çocuk yapıyor ve her geçen gün bu hengâme içindeki durumumuzu düşünmek "lüks” haline geliyor. Oysa düşünmek bizi daha çok insan yapıyor. Bunu iyi yapanlar satıyor ve biz almak zorunda kalıyoruz!

 

"İnsan ne ise o olmayı reddeden tek varlıktır!" Albert Camus

 

Köy kahveleri, kıraathaneler, stadyumlar, atari salonları ve nihayet internet kafeler ve onların cebimizdeki teknolojik asalağa kadar yüceltilmesi; işte erkek egemen toplumun kısa tarihi budur. Bu uzun ve karmaşık cümleyi kınayanlar, itiraz edenler de bizdendir. "Akletmek” tembelliği aynı zamanda faydalı bir konfordur. Yaşasın konformistler!

 

Bizim kuşakta olduğu gibi "bilgi” peşinde koşan ve insanın "anlam” arayışını yaşatanlardan bahsediyoruz ya, işte çile sahipleri bunlardır. Toplumdaki azınlık kesimdir düşünen insanlar; üstü kapalı bir dışlanma, gizli bir çekememezlik (gıpta) ve saygıyla karışık bir hayranlıkla karşılanırlar. Kimin çilesi daha kutsal bilinmez. Herkes kendi gerçekliğini yaşar.

 

"Istırabın sonu yok sanma, bu âlem de geçer,

Ömrü fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer.” Neyzen Tevfik

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları