DERİNLEŞEN ÜMİTSİZLİK…

Mücadelesiz ve futbolun doğrularından uzak bir takım halini almış Konyaspor'un karşısında hangi takım olursa olsun kazanabilme ihtimalini duygularımıza dahi kabul ettiremediğimiz, mağlup olma ihtimalinin yüksekliğine teslim olduğumuz bir dönemi yaşarken maçtan önce galibiyet beklentim ne yazık ki yoktu.

Maçtan önceki düşüncelerimizi bir an evvel haklı çıkarmak istermişçesine maça başlayan bir Konyaspor vardı. Basit pas hatasıyla 3' da gelen gole 10' da gelen defans hatasıyla gelen goller maçın şeklini ve ruhunu belli etti.

Rize maçı ve Bjk maçlarının mağlubiyetle sonuçlanması değil aslında can sıkıcı olan. Kötü oynayan Bjk karşısındaki mücadelesizlik, pek çok eksik futbolcusu ile yine kötü oynayan Rizespor'a karşı basitçe hatalarla basitçe teslimiyet göstermek ve ruhsuz futbol asıl can sıkıcı olan… Ümitsizliğimizi derinleştiren.

Kanatlar çalışmıyor, rakip ceza sahasına etkili ortalar yok. Adam eksilten, top sürme becerisine sahip futbolcu yok. Pas alışveriş düzenleri yok. Çünkü sahadaki futbolcular kendine pas geleceği düşüncesinde değil. Kenarda maç izleyen kıvamında sahada yer alan futbolcular atılan paslara tepki vermekte geç kalarak basit top kayıplarına neden oluyor. Üstüne basit pasları atma acziyeti ile rakibe kolay teslim olunurken mücadelesiz oyun rakip takımların işini kolaylaştırıyor.

Duran topları etkili kullanacak beceriye sahip futbolcu olmadığı gibi çalışılmış duran top organizasyonları da göremiyoruz.

Ana etkinliği koşmak olan futbolda ayağına ağırlık bağlanmış gibi yapılan koşularla tempo oluşturabilmekte mümkün değil.

Tüm bunlarının sebebinin oynatılmak istenen sistemden ziyade futbolcuların isteksizliğinden kaynaklandığını düşünüyorum.

Takımın bu durumda olmasının güven kaybıyla açıklanmasına yüksek sesle karşı çıkıyorum. Güven kaybından ziyade inanmayan bir takım görüyorum. Hocasına ve arkadaşlarına inanmayan… Birlikte hareket etmekten uzak, bağlantıları kopuk bir takım görüyorum. Hocasının adaletine inanmayan futbolcular görüyorum ki Alper Uludağ olayını tamamen bununla ilintilendiriyorum.

Alper Uludağ ile neler yaşandı bilmiyorum. Sahada görülenden yorumlamam gerekirse orijinal sol bek varken çıkarıp bana göre kendi mevkisinde de performansı yetersiz Skubiç'i sol beke çekmek ve Malatya maçında daha maçın başında aynısını yapmak hocaya inançsızlığı getiren etkenlerden biri olduğu ve bu inançsızlığın diğer futbolculara da yansıdığı düşüncesindeyim.

Futbolcuların inanmamak gibi hakları elbette yok fakat görünen o ki iş buraya gelmiş durumda. Her ne olursa olsun futbolcuları bu inanmamışlığa getiren sebepler ve yaşanmışlıklar var. Bu nedir, ne değildir en iyi bilenler takım içindeki futbolcular ve teknik ekip… İşin haklılığı ve haksızlığı bir tarafa sorumluluğu Aykut Kocaman'da…

Otur deyince oturacak, kalk deyince kalkacak, topuyla tüfeğiyle teslim olmuş bir yönetim… Kulübün anahtarını Aykut Kocaman'a teslim etmiş bir yönetim… Dahası yüksek güvenle Aykut Hoca yapıyorsa bir bildiği vardır düşüncesiyle başta ben olmak üzere Aykut Kocaman'a teslimiyet göstermiş medya… Böyle bir ortamda takımın kurgusunda ve organizasyonlarında sonsuz özgürlük alanı elde etmiş Aykut Kocaman'ın güvendiği ve güvenebileceği futbolcularla oluşturduğu takım… Bu takım Aykut Kocaman'a inanmamışlık noktasına gelmiş ise büyük sorumluluk Aykut Kocaman'a düşer… Aykut Kocaman'ın iyi niyetinden zerre şüphem yok ama gelinen nokta bu…

Son söz bundan sonra ne yapılmalı? Bunun kararını vermek çok zor ve karmaşık. Israrla düzelmeyen, dahası inatla mücadele etmeyen futbolcular. Aykut Kocaman yönetiminde çözümünü bekleyen krizin daha da derinleşmesi karşısında Aykut Kocamanla devam etmek risk, başka bir hoca ile devam etmek daha da büyük risk… Aykut Kocaman'ın kendine göre kurduğu bir takımla başka hocanın başarı ihtimalinin oldukça riskli olması… Kısacası derinleşen ümitsizlik…

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları