Psikologların Elinden Ekmeğini Alır Bosna!

Dünyada yaşayan hali vakti yerinde insanların hemen hemen hepsinin psikolojisi bozuk! 

Çoğu karamsar ve halinden hoşnut değil.

Psikolog mesleğinin revaçta olması bu tezi doğruluyor.

Hali vakti yerinde olmayan insanların psikolojisi bozuk değil kaldı ki bozuk olsa bile psikoloğa gidecek paraları yok.

Tam tersi olması gerekmiyor mu aslında?

Neden böyle peki?

Fakirler yetinmeyi bildiklerinden huzurlu, zenginler de doymadıklarından huzursuz…

Sadece paraya değil doyumsuzluk. Hemen hemen her şeye…

Fakirin ağlayan çocuğunu elma şekeriyle ikna edersiniz ama zenginin çocuğuna son model bisiklet alsanız iki gün sonra çatıya tozlanmaya çıkar bisiklet.

Elimde imkan olsa, halinden hoşnut olmayan ne kadar hali vakti yerinde insan var hepsini Bosna'ya götürürdüm.

Doksanlı yıllarda başlayan tarihin en acımasız savaşlarından birini yaşamış olan Bosna'ya…

Gidin orada yaşananları, yaşayanların gözünden görün ve halinizden şikayet etmeyin! Derdim.

Konuyu tarihsel açıdan, kardeşlik bağlamından ele almayacağım, bunu bilen biliyor zaten.

Bilmeyene de ne anlatacaksın ki?

Edremit ilçesinden, İlçe Milli Eğitim Müdürü Yusuf KOÇ organizesi ile bir grup eğitimci/yönetici olarak Bosna'ya gittik.

Deniz, doğa, eğlence, kumar, dans turizminin en revaçta olduğu günümüzde, eğlence türü gezilerin insan psikolojisini düzelteceğini düşünenler yanılıyor.

Eğlence türü tatillerin dönüşü tam bir kaos, tam bir bunalımla sonuçlanıyor. O tür insanlar soluğu psikologlarda alıyorlar.

İlçe Müdürümüz Yusuf KOÇ, ciddi bir risk alarak eğlence turizmini değil de tabiri caizse "savaş turizmini” tercih etmiştir.

Bosna'ya giden insanların dönüşte şu soruyu kendilerine sorduklarına eminim, hatta bizzat şahit bile oldum:

"Biz nelerden şikayet ediyoruz Allah aşkına?”

Mutfakta kendisine yardım etmeyen, pahalı hediyeler almayan, zamanında yemeği hazırlamayan, eve geç gelen, aileme iyi davranmadı  diyerek eşlerine basit, düzeysiz sorunlarla dünyayı zindan edenler;

Terfii alamadım, bu ay çok kazanamadım, benim geçeceğim makama başkası geçti, beş para etmez adamlar sürekli makam atlıyor, çocuğum iyi okul kazanamadı gibi yersiz sorunlarla kendilerine hayatı zindan edenler…

Gidin Bosna'ya! Lütfen! Hemen şimdi! 

Dünyanın kaç bucak olduğunu görün!

Erasmus projeleriyle devletin sırtından dünyayı dolaşmak güzel gibi görünse de, o projelerden alacağınız eğitimi, sadece Bosna'ya giderek kalben almanız mümkündür.

Toplantı ve konferans salonlarında en sıkıcı insanların sunumuyla gerçekleştirdiğiniz eğitimler sizlerin makam atlamasına sebep olabilir ama "savaş turizmi” gibi riskli bir geziyi düzenleyecek kadar farklı düşünmek, özgün olmak herkesin harcı değildir.

Tribünlere oynamak, kısa yoldan kendine koltuk edinmek gibi derdi olanların yapacağı iş de değildir Bosna gezisi!

Savaşı yaşayan, iliklerine kadar savaşın tüm iğrenç yönünü hisseden, gözlerinin önünde eşlerinin, çocuklarının katledilmesine şahit olanların ağzından savaşı dinlemek ne demek bilir misiniz?

Maddi tüm sıkıntıların canı cehenneme! Diyerek kendinize gelir, dilinizden duaları düşürmez, ülkemize bela uğramasın diye kan ter içinde uykularınızdan uyanırsınız.

Eğitim kuru bilgi edinmek değildir!

Çobana hangi dağda iyi ot olduğunu anlatmak değil, çobanı o dağlara götürmektir esas olan…

Okul yöneticileri de o dağlara giderek, çocukların eğitiminde kuru bilginin değil,

İnsanlığın, kardeşliğin, paylaşımın, mazluma el uzatmanın ne demek olduğunu; savaşın ve silahların da dünyanın en kötü iki belası olduğunun bilincine varırlar.

Ve sanırım makam atlamak da, ne yaptığını bilmektir…


Yazarın Diğer Yazıları