2023 YOLUNDA, CİDDİ BİR MESELE…

Hain terör örgütünün darbe girişimi, referandum, seçim… Zaman hızla geçiyor. Dün 2023 dediğimizde, önümüzde uzun bir zaman dilimi var gibi geliyordu. Ama Türkiye'nin sıcak gündemiyle, zaman su gibi aktı. Ve şimdi artık 29 Ekim 2023'e sadece 5 yıl var. 29 Ekim 2023'de Türkiye Cumhuriyeti 100. yaşını kutlayacak.

Bir asırlık ömür. Neler sığmadı ki geçen 95 yıla. Önümüzdeki 5 yıla nelerin sığabileceğini tahmin etmek zor. Böyle bir coğrafyada Müslüman bir devlet olarak hüküm sürmek zorun da zoru… İçeriden ve dışarıdan kimlerin ülkenizin başına ne çoraplar ördüğünü bilemezsiniz.

Hedeflerimiz var. 2023 hedefimiz dünyanın en büyük 10 devletinden biri olmak. 2023'de bölgesel güç, 2053'de küresel güç olabilmek. Hedefi koyan başkan Erdoğan. İyi ki böyle bir liderimiz var. İlk hedef için devam eden bazı projeler şunlar:

Yerli otomobilini üretip, pazarlayabilen…

Yerli uçağını uçurabilen..,

Yerli hızlı trenini yapabilen…

Yerli tankını ordusunun hizmetine sunabilen…

Yerli uzun menzilli güdümlü füzelerini yapabilen…

Turizm gelirlerini 100 milyar doların üzerine çıkarmış…

500 milyar doların üzerinde ihracat yapabilen….

Kişi başı milli geliri 25 bin doları geçmiş…

Tarihi ile bütünleşen modern bir ülke…

Buraya kadar her şey güzel. İnşallah bir olabilirsek, iri olabilirsek, diri olabilirsek bu hedefleri yakalarız.

Bu kritik süreçte ciddi bir meseleye dikkatleri çekmek istedim.

Özel sektör çalışanları ile kamu çalışanlarının gelirleri arasındaki uçurum derinleşiyor. Hâlihazırda sıkıntılara yol açan bu durumun düzeltilememesi durumunda sosyal patlamalar yaşayabiliriz.

Özel sektörde vasıfsız işçiler asgari ücretle çalışmaktadır. Kamudaki en vasıfsız memurun maaşı ise asgari ücretin iki katı.

İki katlık fark ne gibi sorunlara yol açıyor?

Açıklayayım:

Tüm dünyada kiralar aşağı yukarı maaşın üçte biri civarındadır. Türkiye'de kiralar memur maaşlarına göre ayarlandığından dolayı ülkemiz ortalamasında 1000 TL'den aşağı kiralık ev bulmak neredeyse mümkün değil. Memur 1000 TL verdiğinde sorun olmuyor, ancak özel sektör çalışanı ödediğinde ise maaşının üçte ikisini kiraya veriyor.

Diğer tüm zorunlu harcamalarda da memur maaşları esas alınıyor. Dolayısı ile asgari ücretle çalışanlar her şartta aynı sıkıntıyı yaşamaktadırlar.

O zaman asgari ücreti hemen artırsınlar diyeceksiniz. Yok yok. Sakın ha! Çözüm asgari ücretin artırılması değil. Asgari ücretin artırılması çok daha büyük bunalımlara yol açar. Günümüz rekabet koşullarında işçi ücretlerine yapılabilecek aşırı bir zam, tüm dengeleri alt üst eder. Zaten iki yıl boyunca üst üste yapılan yüzde 30 civarındaki zamlar dahi hala sindirilebilmiş değil. Devlet hala asgari ücrette işçi başı 100 TL sübvanse etmektedir. Bu doğrudur ve devam etmelidir.

Ücretli çalışanlar arasındaki bu gelir adaletsizliği mutlak surette bir çözüme bağlanmalıdır. Aksi halde ciddi toplumsal patlamalar meydana gelecektir. Devlet 65 yaşın üzerindeki vatandaşına dahi aylık 500TL maaş vermektedir. Bu durumda 5 nüfus geçindiren bir asgari ücretlinin 1600TL ile geçinmesi mümkün değildir.

Bu sorunun çözümü, devletin asgari ücret üzerindeki SGK ve vergi politikalarını değiştirmesinde yatmaktadır. Özel sektör ile baş başa verilerek akılcı ve adil bir çözümün bulunabileceğine inanmaktayım.

Keza benzer bir durum emekliler arasında da mevcuttur. Kamudan emekli olanlar ile özel sektörde emekli olanların maaşları da benzer oranlarda farklıdır. Emeklilikte akıllara ziyan bazı uygulamalar da söz konusudur. 1999'dan'den önce, 2008'den önce ve bu tarihten sonra gibi niyesi, niçini bilinmeyen hesaplamalar söz konusudur. Bu hesaplamalarda adil bir sistemin bir an önce devreye girmesi gerekmektedir. Vatandaşlar bize ulaşarak ciddi eleştirilerde bulunmaktadırlar.

Son bir iki yıl içerisindeki en önemli yakınmalardan biri de, işçi-işveren uyuşmazlığı konusunda gelmektedir. İşveren bu konuda çok dertli durumdadır. Ne zaman bir işveren ile karşılaşsak, "bu konuyu lütfen yazın” demektedirler. İşten ayrılan işçilerin yalan-yanlış iddialarla işvereni mahkemeye verdiği ve hâkimlerin de takdir haklarını yüzde yüze yakın oranda işçiden yana kullandığını iddia etmektedirler. Sorunu yaşayanların vergisini ödeyen, işçisinin SGK'sını yapan işveren olduğunu belirten özel sektör yöneticileri, işten çıkan işçinin hukuki haklarını ararken dahi dürüst işveren ile dürüst olmayan işvereni ayırdığını, dürüst olmayan işveren için çoğunlukla hiçbir hukuki işlem başlatmadığını söylüyor. Hâkimlerin, karar verirken davaya konu işvereni iyi incelemesini isteyen işverenler, "bu yüzden işçi çalıştırmak istemiyoruz. Daha az işçi ile çalışmak zorunda kalıyoruz. Bu konu canımızı çok yakıyor. İşverenler; devletini-milletini seven, vergisin veren, işçisinin SGK'sını yapan, maaşını ödeyen ahlaklı kişiler olmalı. İşçiler de aynı şekilde çalışkan, dürüst, vatanını milletini seven ahlaklı kişiler olmalıdır. Aksi halde hem işveren hem de işçi kaybedecektir. Devlet işçinin de işverenin de hak ve hukukunu korumalıdır” şeklinde görüş belirtiyorlar.

2023'e 5 kala, bu konu ile ilgili bir şeylerin yapılması gerekmektedir. Milletçe yeni bir sisteme merhaba dediğimiz bu günlerde yeni bir başlangıç şart. Yüz yıla yakın zamandan bu tarafa gelir dağılımında meydana gelen adaletsizlikleri bir anda çözmek elbette mümkün değil. Ama kararlılıkla işin üzerine gidildiğinde bu sorunun orta vadede çözülebileceğine inanıyorum. Bölgesel güç hedefine ulaşmış bir Türkiye'ye de bu yakışır.

 


Yazarın Diğer Yazıları